Çaresizliğin
nasıl bir duygu olduğunu hepimiz farklı şekillerde ve farklı nedenlerle
yaşamışızdır. Böyle bir duyguyu hayatımda birkaç defa değişik zamanlarda ve
değişik nedenlerle bende yaşadım.
Yaşadığım
çaresizlik duygusuna bir yenisini daha 22 Haziran 2015 tarihinde eklemiş oldum.
Bu defa ki biraz daha ağır bir çaresizlik duygusu oldu benim için.
Hayatım
boyunca bu güne kadar engelliliğimden dolayı kolay kolay isyan etmiş
değilimdir. Çok nadir karşılaştığım ve bende derin izler bırakan bazı olaylar
nedeniyle engelliliğimden ve engelli oluşumdan dolayı hayata, yaşama, insanlara
kısacası her şeye isyan etmiştim.
Son bir, bir
buçuk yıllık süre içerisinde yaşadığım bazı olaylar nedeniyle yer yer
karamsarlığa kapılmış, kendimi boşlukta hissetmiş ve bunalıma girdiğim anlar
dahi olmuştur.
Sonuncu
yaşadığım olay ise bir, bir buçuk yıllık süre içerisinde yaşadıklarımın üzerine
tuz biber ekmiş gibi oldu.
18 Haziran
2015 tarihli “Yalnız Senin Elini Öpmek
İçin Eğilir Başım” başlıklı köşe yazımı yılların emektar şoförü olan ve “Şoför Sadık Dayı” diye tanınan babama 21
Haziran 2015 Pazar günü kutlanan Babalar Günü nedeniyle hediye etmek amacıyla yazmıştım.
Gazetede yayımlanan yazıyı
kesip eve götürmüş ve Babalar Gününde vermeyi düşünmüştüm. Ancak mücadele
arkadaşım, yoldaşım, can dostum Yücel Doğanşahin, “Pazar gününü beklemeden ver,
Sadık amcanın hoşuna gider” demesi üzerine aynı gün eve gittiğimde yazıyı
babama, “Baba bu senin, al oku” dedim ve verdim.
Okumada zorlanınca kardeşim
elinden alıp okudu. Yazı bitince duygulandı ve ağlayarak, “Sağol oğlum, ağzına,
kalemine sağlık” dedi. Yazıyı cüzdanın arasında saklamak için yerleştirdi. Daha
sonra karşılaştığı kişilere yazıyı gösterip sevincini paylaşmış ve hatta ağlamış
babam.
Yazının üzerinden dört gün
geçtikten sonra Babalar Günü’nden bir gün sonra 22 Haziran 2015 Pazartesi günü
akşam evde sadece babamla ben bulunuyordum. Babam mutfakta yemeğini yerken
bende odamda çayımı içiyor ve yazı yazıyordum. Babamın yemeğini yemesini ve
yanıma gelerek çayını içmesini beklerken mutfak tarafından konuşmaya benzer
sesler duydum. Babamın biriyle ya da telefonla konuştuğunu düşündüm. Birkaç
dakika geçtiğinde sesler yine gelmeye devam edince babama seslendim ancak
verdiği yanıtı tam anlayamadım. Birazdan gelir düşüncesiyle bekledim. Ancak
biraz daha zaman geçince dayanamadım yine seslendim, yanıtını yine tam
alamayınca huysuzlandım. Televizyonun ve bilgisayarın sesini kapatarak
seslendim. Benim seslenmem üzerine “yere düştüm oğlum ayağa kalkamıyorum” diye
kısık sesini duydum.
O anda neye uğradığımı nasıl
bir ruh haline girdiğimi anlatacak kelime bulamıyorum. Birinin yardımı olmadan
birçok ihtiyacını karşılayamayan ben şimdi yere düşmüş olan babama nasıl yardım
edecektim. Kafamda binlerce düşünce dolanırken bir taraftan da kız kardeşimi
aramış ve durumu ileterek acil gelmelerini bildirmiştim.
Kardeşimin gelmesiyle ambulans çağırmış ve
hastaneye kaldırmıştık. Yapılan tahliller sonucunda belinde çatlak olduğu ve
çelik korseyle bir süre yatması halinde geçebileceği söylenmişti. Doktorun
verdiği bilgi sonucunda evde sürekli yatmış ve sadece tuvalet ve banyo
ihtiyaçları için desteklerle kaldırılmıştı.
Ancak şans bir defa gülmedi
mi insana bir daha kolay kolay gülüyor ve aksilikler ardı ardına takip
ediyordu. Sadece tuvalet ve banyo ihtiyaçları için desteklerle kaldırılan babam
bir süre sonra ağrıları artmaya başlamış ve en sonunda ise 11 Temmuz 2015 günü
akşam tuvalet için kaldırılırken büyük bir acı yaşamış ve sonucunda yataktan
kalkamaz duruma gelmişti. Bir gün sonra yanına gidip “nasılsın baba” dediğimde
“bacaklarımda his yok oğlum, bir şey hissetmiyorum” dedi.
Babamın bu sözlerinin ne
anlama geldiğini anlamıştım. O an dünya başıma yıkıldı. Feryat etmemek için
dişlerimi sıkarak gözyaşları içerisinde babamın yanından uzaklaştım. Yaşadığım
üzüntü ve şaşkınlıkla evde bulunanların hepsine sitem ettim ve kızdım. O andan
sonra babamın sayılı günleri kaldığını bilemeden saatlerce ağladım.
Tekrar özel hastaneye
götürerek muayene ettirdik. Yapılan tetkikler sonucunda belindeki çatlak
dışında kırık oluştuğu ve bu nedenle omuriliği koptuğu için belden aşağısının
felç olduğunu öğrendik. Ameliyat edilse de ağır bir operasyon olacağı ve
takılacak platinlerin tutmama olasılığının bulunduğu ve her şey olumlu geçse
dahi bir daha yürüyemeyecek sadece oturur vaziyete gelebilecekti. Doktorun
gözlerinin içine bakarak, “senin baban olsa ne yaparsın doktor bey” dedim ve
doktor biraz durdu bana bakarak, “ameliyat etmezdim” dedi. Bu sözler üzerine
babamı ameliyat ettirmekten vazgeçtik. Daha sonra başka doktorlara da emar
sonuçlarını gösterdik aldığımız yanıt aynı oldu. Babamın belinde altı tane
kırık oluşmuştu ve ameliyat edilse bile iyileşme olasılığı hemen hemen hiç
yoktu.
Babamın omuriliğinin
kopmasıyla vefat etmesinin arasında iki hafta geçti. 26 Temmuz 2015 Pazar
akşamı yılların emektar şoförü olan ve şoför camiasında “Sadık Dayı” diye
tanınan ve yıllarca uzun yol kaptanlığı yaptığı dönemlerde arabasının arkasında
“İhtiyar Delikanlı” yazan babam vefat etti. Bir gün önce nasıl olduğunu
sorduğumda “iyiyim oğlum” diyen babamı kaybetmiştim.
Bir ay içerisinde ikinci
defa çaresizlik duygusu yaşamış ve engelliğimden dolayı bir kez daha isyan
etmiştim. Engelliliğimden dolayı ne babama son kez sarılabilmiş, ne öpebilmiş
ne de son görevlerimi yapabilmiştim. Tek yapabildiğim ise musalla taşında
tabutunun başına gidip ağlarken “teşekkür ediyorum baba, beni dinlediğin için
sana teşekkür ediyorum” dedim. Ölmeden birkaç dakika önce babamla iç dünyamda
konuşmuş ve ondan bir ricada bulunmuştum. Babam ölüm döşeğinde bile beni duymuş
ve kırmamıştı, bu nedenle teşekkür ediyordum.
Evet,
“Sadık Dayı” senin gibi çalışkan, dürüst, sözünün eri, eline, beline ve diline
sahip olan ve namuslu bir babaya sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumu
her zaman bildim ve bilmeye de devam edeceğim. Bir babanın evlatlarına bırakacağı
en büyük miras ne para ne puldur, en büyük miras onurlu ve dürüst bir isimdir bence.
Bana ve kardeşlerime bunu sağladığınız için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Engelli olduğumdan sana karşı birçok sorumluluğumu yerine getiremedim, bunun bilinceydim. Bu nedenle hakkını helâl et. Allah rahmet eylesin, mekânın cennet olsun. Nurlar içerisinde yat baba.

Yorumlar
Yorum Gönder