Günlük Yaşamda Engelliler Nelerle Karşılaşıyor

 

1999 yılından itibaren akülü tekerlekli sandalye kullanan bir engelli vatandaşım. Daha önceleri de manüel tekerlekli sandalye kullanıyordum. Kullanıyordum diyorum ya bakmayın böyle dediğime, ben tek başıma kullanamıyor bir başkasının yardımına ihtiyaç duyuyordum. Yani sürekli bir başkasının yardımına bağımlıydım.

Bir başkasının tekerlekli sandalyemi sürerek gideceğim yere götürüp getirmesi benim bağımsızlığımı, özgürlüğümü birazda olsa kısıtlıyor ve etkiliyordu. Bu konuda etkilenen tek değilim elbette, benim gibi tekerlekli sandalye kullanan her engelli etkilenmiştir.

Bazen kimse olmadan tek başınıza gezmek dolaşmak istiyorsunuz, kafanızı dinlemek için bir yere gidip oturmak istiyorsunuz, bir arkadaşınızla, dostunuzla ya da sevdiğiniz kişiyle buluşmak istiyorsunuz ancak bağımlı olduğunuz için yapamıyorsunuz. Siz düz gitmek istersiniz sizi süren ters tarafa gider, siz sağa dönmek istersiniz o sola döner. Sizi götürdüğü yerde siz erken kalkmak istersiniz ancak o daha oturmak ister. Kısacası sizi süren kişi kim olursa olsun onun düşüncesine, isteğine ve keyfine göre uyum sağlamak zorunda kalırsınız.

İşte tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdüren bir engelli olarak bağımsızlığımı, özgürlüğümü kısıtlayan ve psikolojik olarak beni etkileyen bu olay Almanya’da yaşayan gurbetçi hemşerimiz Lütfü Altıparmak tarafından bana hediye olarak gönderilen ilk akülü tekerlekli sandalyeme kavuşunca bitmişti.

Artık istediğim zaman istediğim yere gidebiliyor, istediğim kişilerle oturabiliyordum. Kimsenin düşüncesine ve keyfine göre hareket etmiyor ve kendi istediğimi yapabiliyorum diye düşünüp seviniyordum.

Ancak akülü sandalyemin olmasıyla kendi başıma istediğim gibi hareket ederek her yere gidebileceğimi ve özgürce yaşayabileceğimi düşünüyor ve seviniyorken çok geçmeden hayal kırıklığına uğrayarak yanıldığımı anladım.

Çünkü akülü tekerlekli sandalyemin olmasının bana tamamen bağımsızlık ve özgürlük sağlamadığını görerek hayal kırıklığına uğramıştım. Tamamen bağımsız ve özgürce hareket edebilmem için sadece akülü tekerlekli sandalyemin olması yeterli değilmiş.

Hayal kırıklığına uğramama neden olan akülü sandalyem ile günlük yaşamımı nasıl geçirdiğimi ve karşılaştığım sorun ve zorlukları kısaca anlatmak istiyorum.

Her sabah saat yedi gibi uyanırım. Annem veya kız kardeşim tarafından hazırlandıktan sonra akülü tekerlekli sandalyeme binerek evden çıkarım. Yaz kış demeden, toz toprak demeden, yağan yağmurun, pamuk beyazı karların altında akülü tekerlekli sandalyem ile gideceğim yerlere gezerek giderim.

Çok zorda kalmadıkça ulaşım araçlarına binmem. Araçlara binmememin ise iki nedeni var. Birinci nedeni araçlara binip inebileceğimiz otobüs duraklarının engellilerin kullanımına uygun standartlarda yapılmaması, kaldırımların büyük kısmının iniş çıkışlarında su oluğu, kot farkı vb gibi sorunların devam ediyor olması ve sürücülerin arasında insan ilişkilerini bilmeyen, duyarsızların var oluşudur. Araca binmek için beklediğimizi gördüğü halde görmemezliğe gelen bazı duyarsız sürücülerimiz nedeniyle güne kötü başlamamak için binmemeye çalışırım.

İkinci nedeni ise gezerek gitmeyi, insanların arasında olmayı, onlarla aynı havayı solumayı, selamlaşmayı ve konuşmayı sevdiğim içindir.

Oturduğum ev Paşaköşkü Mahallesinde bulunmaktadır. Genel Kurul kararı ile fesih etmiş olduğumuz derneğimizin bulunduğu Zafer Mahallesi Mehmet Buyruk caddesine gitmek için genelde Milli Egemenlik (Emeksiz) caddesinden arada birde Mücelli caddesinden inerim.

Milli Egemenlik caddesinden inerken sağ tarafta ki kaldırımların bir kısmını sağlıklı olmasa da kullanabilirken sol tarafta ki kaldırımların ise bir tanesini dahi kullanamıyorum. Çünkü kaldırımlar bir süre önce yapılmasına rağmen iniş çıkış yapabileceğimiz bazı yerlerde rampaların konulmaması, bazı yerlerde ise rampaların sağlıklı yapılmaması nedeniyle kullanamıyorum.  

Milli Egemenlikten inerek altgeçidin oraya vardığımda sağa döner ve oradan doğruca İnönü Kapalı Çarşının önüne kadar giderim. Kapalı Çarşının oradan karşıya geçmek istediğimde var olan tek rampanın önü yüzde 90 belediye otobüsleri tarafından kapatılmış olduğunu görürüm. Otobüs şoförünü bulmak için dakikalarca sağa sola bakınırım. Orada ikinci bir rampa daha var valilik girişi tarafında ancak ilk yapıldığında güzel olan rampa birkaç ay sonra bozuldu ve bir daha da düzeltilmediği için kullanılamıyor. (Ki bu yazıyı yazdığım günlerde yine böyle bir olay yaşamış ve B.Şehir Belediyesinin şikâyet hattını arayarak rampanın sürekli belediye otobüsleri tarafından kapatıldığını bildirmiş ve buna bir çözüm getirilmesini talep etmiştim. Şikâyetim üzerine birkaç gün sonra valilik tarafındaki rampanın düzeltilerek çözüm getirildiğini gördüm.)

Vilayetin orası belediye otobüslerinin merkez durağı gibi olduğundan çoğunlukla belediye araçları tarafından her gün karşıdan karşıya geçmede, rampaların önlerinin kapatılması vb gibi sorunlarla karşı karşıya gelmekteyiz.

Malatya’nın en ücra köşelerinde ki ara sokaklara kadar kaldırım ve yol kenarlarında araç parkını engellemek ve araçları yönlendirmek gibi değişik amaçlarla plastik dubalar konulurken nedense engelliler için yapılmış olan rampa vb gibi düzenlemelerin etrafına da konularak tedbir alınmıyor.  

Araçlardan fırsat bulup karşıya geçtiğimde sağ taraftan gidecek olursam Atatürk caddesinin sonuna kadar kaldırımda giderim. Sol taraftan gidecek olursam da eski belediyenin önünden Halk Bankası tarafına geçer ve oradan kaldırıma çıkarak Akpınar Kavşağına kadar giderim. Yolun sonunda inecek yer olmadığından biraz daha bu tarafta iner ve yıkılan Özel İdare İş Merkezinin oraya kadar yoldan devam ederim.

Bu arada oradan inecek yer yok dediğim yerler ile Malatya genelindeki kaldırım kenarlarının birçoğunda su olukları ile kot farkları bulunduğundan kullanamıyorum. Kullanamadığım sadece buralar değil diğer tüm cadde ve sokaklarda da kullanamadığım çok yer var.

Örnek vermek gerekirse Atatürk, Fuzuli, İnönü, Akpınar, Halep, Milli Egemenlik, Koyunoğlu Paşaköşkü, Mücelli, Cengiz Topel, Taştepe, Yeşiltepe, Çavuşoğlu, Sağlık ve daha yazamadığım diğer tüm cadde ve sokaklarda bulunan yaya kaldırımlarının yüzde 90-95’inde ya su olukları, ya kot farkları, ya da gelişi güzel yerleştirilen elektrik direkleri, dikilen ağaçlar ve çarpık yerleştirilen kent mobilyaları nedeniyle sağlıklı bir şekilde kullanamıyorum. Kullanamayan sadece ben değilim aslında, benim gibi akülü veya aküsüz tekerlekli sandalye kullanan onlarca engelli vatandaşımızda kullanamıyor.

Biz yine yolumuza dönelim, yoldan giderek Özel İdare İş Merkezini biraz geçtikten sonra kaldırıma çıkmaya çalışacağım rampa mevcut. Orada ki rampadan çıkmaya çalışır ve yukarıya kadar devam ederim. Yolun sonunda Ticaret Lisesinin o tarafa geçer ve İsmet Paşa (Hürriyet) Parkının oraya kadar devam ederim. İsmet Paşa (Hürriyet) Parkının oraya vardığımda iki tane rampanın da standart dışı olması nedeniyle zorlanarak çıkarım. Devamında bulunan rampalarda sağlıklı değildir. Çocuk parkının orada ki rampadan çıktıktan sonra Vali Konağının sonuna kadar giderim.

Mehmet Buyruk caddesinde ki sağ ve sol tarafta bulunan tüm kaldırımların etrafı su olukları ile çevrildiği yetmiyormuş gibi birde iniş çıkışlarda kot farkları bulunmaktadır. Bu nedenle su oluklarından ve kot farklarından geçiş yapmada akülü sandalyelerimiz zorlanmakta ve bu nedenle sık sık tekerlerimiz kırılmakta ve elektronik aksamları arızalanmaktadır.

Vali Konağından sonra yolda herhangi bir araba çarpmamışsa, kaza geçirmemişsem, sağlıksız kaldırımların iniş çıkışlarında arabam arızalanmamışsa gideceğim yere varmış oluyorum. Eve dönüş yolu olarak da genelde aynı güzergâhları kullanırım.

Bunun dışında gideceğim bir diğer yol daha var. O da Cengiz Topel caddesinden Kanal Boyunu takip ederek gitmekti. Ancak yıllardır Kanal Boyu dediğimiz bu yolu zorda kalmadıkça pek kullanmamaya çalışırım. Cengiz Topel caddesinde kaldırımlara çıkamadığım için yoldan devam eder ve Kanal Boyuna vardığımda ise sağlıksız kaldırımlar, gelişi güzel park eden araçlar, yolun çok sağlıksız taşlarla döşeli oluşu nedeniyle kullanamam. Yıllardır mecbur kaldığımda kullanmak zorunda kaldığım yolda giderken akülü tekerlekli sandalyemin tüm vidaları yerlerinde oynadığı gibi benimde deyim yerindeyse böbrek taşlarım yerinde oynar ve tüm eklem yerlerimde ağrılar oluşurdu. Kanal Boyundaki yol ve kaldırımlarda yaşadığımız sorunu birkaç defa belediye başkanımız sayın Ahmet Çakır’a da iletmiştim. Şu anda kanal boyunda ki yolda yenilenme çalışmaları başlatıldı. Umuyorum ki bittiğinde aynı sorunları bir daha yaşamayız.

Bunun dışında Akpınar çevresine, Halep caddesine, Sivas caddesine ve daha birçok cadde ve sokağa gidecek olduğumuzda ise kaldırımlardan çok araçların arasında sırtımızda kefenlerimizle dolanıp dururuz. Kazayla bir kaldırıma çıkmışsanız bir hayli ilerledikten sonra inecek yer bulamazsınız. Döner durursunuz, inecek yer bulmaya çalışırsınız. Dönüp durdukça sinirleriniz gerilir, moraliniz bozulur, patlamaya hazır birer bomba gibi olursunuz. Bir süre sonra inecek yer bulamayınca o kaldırımı yapana, yaptırana, projeyi hazırlayana, kontrol etmeden teslim alınmasına neden olana kısacası kimin o çalışmada parmağı varsa yedi düveline söylenerek (neler söylendiğini belirtmeme gerek yok, herkes neyi kastettiğimizi anlamıştır) gerisin geriye çıktığınız yere döner tekrar yoldan gitmeye başlarsınız.

Geçen haftalarda Adliye Binasının orada işyeri bulunan bir avukat dostu ziyaret etmek için Akpınar bölgesinden gidip çevreyolunu geçmemiz gerekiyordu. Siz misiniz o yola giren. Dar olan yolun bir tarafı araç parkına ayrılmış ve kalan yerde ise geliş gidiş araç yolu olarak kullanıma açılmış. Kaldırımların bir tanesine dahi çıkış ve iniş yapamadığımız için araç yolunu kullanmak zorunda kaldık. Açıkçacı park etmiş araçlar ile geliş gidiş yapan araçlar arasında sıkışmamak için nasıl ter döktüğümüzü bilemezsiniz. Araçlar yanımızdan sıyırarak geçiyor ve bizlere ecel terleri döktürüyordu.

İşte, beni ve benim gibi yolda giden akülü tekerlekli sandalyeli engelli görecek olursanız bilin ki hiçbirimiz de o trafik araçlarının arasında, o zehirli egzoz dumanları arasında ölümle burun buruna gitmeyi keyfimizden yapmıyoruz.

Keyfimizden değil ama mecbur bırakıldığımız için gitmek zorunda olduğumuz araç yolunda giderken bir taraftan ecel terleri dökerken bazen de çok azda olsa düşüncesiz ve duyarsız bazı sürücülerden, “Ne işiniz var dışarıda, yolda neden gidiyorsunuz kaldırıma çıksanıza” gibi sözler duyarız. Sözlerle kalsa iyi arada birde bazı düşüncesizler de araçlarının camını açar el kol hareketi yaparlar.

Yazın güneşin yakıcı sıcağı altında tozun toprağın ve zehirli egzoz dumanları arasında, kışında yağmurun, karın altında zorunlu kullandığımız araç yolunda giderken yaya geçitleri de dâhil olmak üzere birçok yerde sürücülerin geneli yol vermediği gibi ayrıca son sürat geçerek bizi ya toz bulutu içinde ya da üzerimize su sıçratarak üst başımızı sırılsıklam ıslatırlar. Klimalı araçlar içerisinde yazın serin kışın ise sıcak bir vaziyette geçerken yolda gitmekte olan akülü-aküsüz tekerlekli sandalyedeki engellilere birkaç saniye bekleyerek yol vermeyi düşünmezler. Bu söylediklerim sürücülerimizin hepsi için geçerli değil tabi ki. Duyarlı sürücülerimizin sayısı nesli tükenmekte olan Kelaynak kuşları gibi azda olsa bulunuyor.

Araçların arasında gitmek zorunda bırakılmamız nedeniyle kaç engelli arkadaşımız trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti sayısını ben bile artık hatırlayamıyorum. Bu trafik kazalarından defalarca bende payımı aldım. Belediye otobüsümü dersiniz, yolcu minibüsümü dersiniz, taksimi dersiniz artık çarpmayan kalmadı bana.

Bu anlattıklarıma belki inanmayan ve abartılı olarak değerlendiren yetkili yetkisiz okurlar olursa hiç çekinmeden beni arasınlar. Bu anlattığım yerlerde birlikte bir gezintiye çıkıp dolaşabiliriz. Ancak tek şartla, kendileri de benimle beraber tekerlekli sandalye ile dolaşacaklar. Birlikte adını belirttiğim ve belirtmediğim diğer cadde ve sokaklarda dolaşacağız, acıktığımızda merkezde bulunan lokantalara gidip yemek yiyeceğiz, pastaneye gidip pastamızı ve tatlımızı yiyerek çayımızı, kahvemizi içeceğiz, sinema salonlarından istediğimize gidip beğendiğimiz filmi izleyeceğiz. Bunlar dışında mağazalara gidip kıyafetlere bakıp beğeneceğiz. Mağaza içerisinde (ki içerisine girebilmişsek eğer) aldığımız ürünü diğer müşteriler arasında giyip deneme yapacağız.

Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim bir konuyu da sizlere anlatayım. Gezinti yaparken acıktığımız için lokantalara gidip yemeğimizi yedik, pastaneye gidip tatlımızı ve pastamızı da yedik, üzerinde de çayımızı içtik. Bunları yaptık ama şimdi tuvalet ihtiyacımız geldi. Ne yapacağız, nereye gideceğiz. Hangi lokantanın, hangi pastanenin tuvaletini, lavabosunu kullanacağız.

Şöyle bir hafızanızı yoklayın daha önce gittiğiniz tüm lokanta, pastane, kafe vb. yerleri gözünüzün önüne getirin. Hangisinde tekerlekli sandalye ile kullanabileceğiniz tuvalet ve lavabo var, hiç gördünüz mü? Ben size söyleyeyim Malatya’da bir tane dahi lokanta, pastane, kafe vb yerlerde yoktur. Peki, ne yapacağız şimdi? Altımıza mı edeceğiz, yoksa bizi rahatsız etse de eve dönene kadar kendimizi sıkacak mıyız? Hava gibi, su gibi, yemek içmek gibi en doğal ihtiyaçtır tuvalet olayı.

Sözün özü, bu anlattığım günlük yaşantımdaki olaylardan kısa bir örnekti. Bu örnekleri ve bunların birçoğunu her Allah'ın günü yaşıyoruz. Belki bazı okurlarımız yetkililere iletmediniz mi, bildirmediniz mi diye düşünebilir. İnanın ki geçmişteki ve şu anki tüm yetkilere bu sorunları defalarca anlattık, dile getirdik. Hepsinin de haberi var. Diyelim ki bu sorunları bildirmedik, haber etmedik, bu demek değil ki yasaların yapılmasını zorunlu bıraktığı erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik hizmetlerini göz ardı edecekler, görevlerini ihmal edecek ve yerine getirmeyecekler. Yasaların zorunlu kıldığı görevleri yerine getirip hizmet yapmış olsalar inanın ki ortada sorun diye bir şey kalmaz. Burada anlattığım konularda yapılması gerekenlerle ilgili TSE Standartları da dâhil olmak üzere onlarca yasa, yönetmelik ve genelgeler mevcuttur. Eksik olan ne diye soracak olursanız, tek eksik bu yasaları uygulayacak iradeye ve duyarlılığa sahip yetkililerin olmamasıdır derim. Bunlarla beraber zihinlerdeki engellerin kaldırılmasıdır.

Ne diyelim umarım bir gün engelsiz Türkiye ve engelsiz bir Malatya’ya bizlerde kavuşuruz. Tek istediğimiz insanca ve insan onuruna yaraşır bir şehirde ve bir ülkede yaşamaktır.

Ne dersiniz çok mu şey istiyoruz?

 

13-19-26.11.2015 / Malatya Söz Gazetesi

Yorumlar