Bir
3 Aralık Dünya Engelliler Günü daha geride kaldı.
Geçen
hafta Engelliler Günü nedeniyle yazmış olduğum Görülmeyen,
Duyulmayan Ve Anlaşılmayan Ben “Kimim?” başlıklı yazımda bu gün içerisinde yaşayacaklarımızı
ve yaşadıklarımızı belirtmiş ve en son şu sözleri dile getirmiştim.
“Evet, bugün Dünya
Engelliler Günü, 364 gün olduğu gibi görülmeyen, duyulmayan “ben” bugün görüleceğim ve duyulacağım.
Evet, bugün Dünya Engelliler
Günü, 364 gün içerisinde hiç beslenmeyen, eğlenmeyen, gezmeyen, altına eden,
yaşamayan, kısacası canlı bir insan olmayan “ben” bugün geziyor, eğleniyor, besleniyor ve yaşıyor olacağım.”
demiştim.
Yazımda dile getirdiğim gibi
tüm yurt genelinde gerek resmi kurumlar tarafından gerekse de engelli dernek veya
vakıfları tarafından yapılan yüzlerce etkinliklerin genelinde de “ben” o gün içerisinde görüldüm,
duyuldum, var oldum, beslendim, gezdim, eğlendim, altıma etmedim kısacası
insanca ve insan onuruna yaraşır bir şeklide yaşadım.
Günün sonunda koca bir yıl
içerisinde ki bir günlük yaşam, bir günlük hayat bitti. Kimi etkinliklerde
paneller, konferanslar verildi, kimisinde müzikli eğlenceler yapıldı, kimisinde
sinema filmleri gösterildi, kimisinde geziler düzenlendi, kimisinde yemekli
resepsiyonlar verildi, kimisinde de sorunları dile getirmek amacıyla polisler
tarafından engellenmelere rağmen yürüyüşler tertiplendi.
O gün yapılan etkinliklerin
büyük çoğunluğuna katılan seçilmiş ve atanmış yetkililerin genelinin de dile
getirdiği ve medyalara yansıyan sözlere bakılacak olursa ülkede engelli
sorunlarının yüzde 80-90 gibi kısmına çözüm getirildiği ifade ediliyor.
“Yollar yaptık, kaldırımlar
yaptık, ulaşım araçları aldık, eğitim verdik, sandalye yardımı yaptık. Sizler
için ne yapsak az gelir, biliyoruz ki daha yapacak çok işimiz var.” gibi sözler
dile getirdiler.
Seçilmiş ve atanmış
yetkililerin medyalara yansıyan bu sözlere bakılacak olursa ülkenin genelinde
engelli sorununun büyük çoğunluğu bitirilmiş. Ülkemiz engelli sorunları
konusunda güllük gülistanlık bir konumda.
Gün boyu yaptık, ettik,
yapacağız, edeceğiz gibi sözlerle beslenerek doyuma ulaşan bizler nihayet günü
sona erdirdik.
Sabah uyandığımızda her
şeyin çok farklı olacağını, bir daha sorun nedir bilmeden istediğimiz gibi
rahat bir yaşama kavuşacağımızı hayal ederek uykuya daldık.
Sabaha uyandığımızda ise
adımlarımızı daha evden dışarıya atar atmaz yaşadığımız sorunların her zamanki
gibi kaldığı yerden devam ettiğini gördük.
Bir gün önce seçilmiş ve
atanmışların dile getirdiği çözümlerin aniden ortadan kaybolduğunu gördük.
Anladık ki 364 gün süresince
uyutmak için gün boyu bizlere ninni söylemişler. Şimdi ne diyelim bu insanlara.
Sormazlar mı her şey
yolundaysa, her şey güllük gülistanlıksa neden ben sabah uyandığımda evimden
çıkar çıkmaz diz boyu sorunlarla yüz yüze geldim?
Sormazlar mı sorunların
yüzde 80-90’na çözüm getirildiyse benim, bizim yaşadıklarımız ne oluyor? Neden
halen engelliler toplum içerisine çıkamıyor, aynı haklardan, aynı şartlardan
eşit şekilde istifade edemiyor?
Bunlar yetmezmiş gibi birde
sorunlara çözüm getirmekle yetkili olanlar birde gözlerimizin içine baka baka “Engelliler gününüz kutlu olsun”
demezler mi. İyi ki engelli olduk diye bizi kutluyorlar. Gel de sinir olma bu
sözlere. Doğum günü kutlar gibi bizi kutluyorlar. Sorunlarımıza çözüm getirip
bitirdiler sıra kutlamada elbette. Güler misin, ağlar mısın?
Sözün özü olarak, bu ülkede
ki engelli sorunlarının çözüm yolunu binlerce defa bıkmadan usanmadan dile
getirdim. Ömrüm yettiği süresince de doğru bildiğim şekilde dile getirmeye
gayret edeceğim. Ta ki bu ülkede, bu şehirde engelli sorunlarının bittiğini
görene kadar, engellilerin insanca ve insan onuruna yaraşır bir şekilde
yaşayacağı bir ülkeye bir şehre kavuşana kadar mücadelem devam edecektir.
Burada bir defa daha dile
getireceğim.
Bu ülkede engellilerin yaşadığı sorunların çözüme kavuşabilmesi ve insanca bir yaşama ulaşabilmesinin yolu kanunlar çıkarmakla değil o çıkarılan kanunları uygulamakla mükellef olan mevkisi, makamı ne olursa olsun seçilmiş ve atanmış yetkililerin zihinlerindeki engellerin ortadan kalkmasıyla olacaktır. Zihinlerdeki engeller ortadan kalkmadan ne yaparsanız yapın istediğiniz kanunları çıkarın, istediğiniz Anayasa ile pozitif ayrımcılık getirin, erişilebilirlik ve ulaşılabilirlik sağlanacak deyin akıntıya karşı kürek çekmiş olursunuz. Çünkü kanunları uygulamakla mükellef olan mevkisi, makamı ne olursa olsun seçilmiş ve atanmış yetkililerin zihinlerinde halen engelliler ahret korkusuyla sevabına bakılacak insan gözüyle görülüyorsa bir arpa boyu yol alamazsınız ve sorunlara da çözüm getiremezsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder