1994 yılından 2007 yılına kadar yıllarca dernek başkanlığı görevim nedeniyle
gerek resmi işlemler gerekse de ziyaretler nedeniyle gittiğim Malatya
Valiliğine kucaklarda taşınarak içeriye girdim...
Her gittiğimizde kucaklarda taşınarak girerken bir başka insanlara yük
olmanın ezikliğini yaşadık…
Ne zaman valiliğe gidecek olsak arkadaşlarla birbirimizin gözlerinin
içine bakar ve “Yine mi insanlara muhtaç olacağız, insanlar bizi kucaklarında
taşırken onun ezikliğini yaşayacağız. Bize yardım edenlerin ne günahı var,
bizleri üç dört kişi tutarak çıkarmak zorunda kalıyorlar, bizi çıkarırlarken ya
onlarında sağlığına bir şey olsa ne yaparız. Ne zaman bizlerde normal
vatandaşlar gibi kimsenin yardımına muhtaç olmadan girebileceğiz.” derdik.
Bu muhtaçlık duygusundan kurtulabilmek için ilimizde görev yapan
birbirinden değerli olan valilerimize yaşamış olduğumuz genel ve yerel
sorunlarımızı ilettiğimiz gibi bu sorunumuzu da ileterek çözüm talebinde
bulunuyorduk… Bu konuda valilerimizde çok ilgilendiler ancak bazı nedenlerden
dolayı bu soruna bir çözüm yolu bulamıyorlardı…
Bu sorunumuz 2006 yılına kadar devam etti ve bizler valiliğe her
gidişimizde patates torbaları gibi kucaklarda taşınırken incinen yüreklerimizde
ise isyan fırtınaları eserdi…
2006 yılında ilimizde göreve başlayan dönemin Valisi Halil İbrahim
Daşöz’ü ziyarete gittiğimizde de sohbet esnasında, “Sayın valim, şimdi geldik
hoş geldiniz dedik, göreviniz hayırlı olsun dedik. Ancak bundan sonra bizler
sizi derneğimize bekleriz” dedik. Valimizde seve seve geleceğini ve bizleri
ziyaret edeceğini söyledi ve bizlerinde ne zaman olsa yanına gidebileceğimiz
söyledi. Bu sözleri üzerine kendisine, “Bizler ancak size hoş geldiniz demek için
geldik birde uğurlamak için gelebiliriz, çünkü mimari engeller nedeniyle gelip
gitmemiz çok zor” dedik. Bunun üzerine valimize sorunun nedenini detaylı olarak
anlattık ve çıkışta kendisi de bizlerle yola kadar gelerek merdivenlerde nasıl
kucaklarda taşındığımıza şahit oldu…
Valimiz Daşöz çektiğimiz sıkıntıyı gördükten sonra hemen inceleteceğini
ve bir çözümü varsa hiç vakit geçirmeden yaptıracağına söz verdi. Ve verdiği
sözü de tuttu. Çok sürmedi valilik binası girişine rampa ve içeriden üst
katlara çıkmak içinde asansör yapılması amacıyla çalışmalar başlatıldı.
Çalışmalar başladığında ise bana ve dernekte başkan yardımcısı olan
Yücel hanıma, “Yapılan çalışmayı sık sık kontrol edin ve gördüğünüz yanlışlığı,
eksikliği bildirin müdahale edelim. İş bittikten sonra şikâyet etmeyesiniz, bu
denetim görevi de sizlerin.” demişti. Bu söz üzerine rampada bir iki defa
müdahale dahi etmiştik…
Sonunda rampa ve asansör 2007 yılının başlarında bitmiş ve bizlerde
artık kucaklarda taşınmadan, kimseye muhtaç olmadan valiliğe istediğimiz zaman
gitmeye başladık… Rampadan çıktıktan sonra normal vatandaşlarla aynı kapıyı
kullanıp binaya giriyor ve sonra asansörle üst katlara çıkıyorduk.
Tam bağımsız olduk, insanlara artık yük olmaktan kurtulduk diye
sevinirken bu sevincimiz çok sürmedi 2011 yılında binada restorasyon yapılmaya
başlandığında son buldu… Bizler yapılacak restorasyonda daha standart
uygulamalara kavuşacağımızı düşünürken maalesef her şey bittikten sonra hayal
kırıklığına uğradığımızı gördük.
Betondan yapılan rampa kaldırılmış yerine ise üzerinden arabalarımızla
geçtikçe esneyen saclardan yapılma bir rampa vardı. Yapılan rampada o dönemki
valimize bir görüşmemizde binadaki rampanın kaldırıldığını ve yerinde bir şey
olmadığını gördüğümüzü söyleyince hemen talimat verdiğinde aceleyle yapılan bir
rampaydı.
Rampadan yaylana yaylana çıktık diyelim. Bu defa kapı engeli karşımıza
çıktı. Daha önce vatandaşlarla aynı kapıyı kullanıp güvenlikten geçerken şimdi
aynı kapıdan geçemez olmuştuk. Kullandığımız kapının oraya ulaşmamız için araya
konulan beton bölmeyi atlamamız gerekiyordu. Bunun nedenini sorduğumuzda binayı
ilk yapıldığı zamanki orijinal haline getirmek için bu şekilde projelendirildi
diye açıklama yaptılar. Beton bölmenin kaldırılmasını dile getirdiğimizde ise
binanın tarihi özelliği olduğundan Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğünden onay alınması gerektiğini ileri sürerek bunun yapılmasının
zor olduğunu söylüyorlar.
Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Komisyonu olarak binayı
denetledikten sonra yapılan toplantıda bu sorunu dile getirdiğimizde hep aynı
cevabı aldık. Onlar aynı cevabı verdikçe bende daha önce ki valimizin nasıl
yaptırdığını sordum. Bir çivi dahi çakılamaz denilen binaya beton rampa ve
asansörü nasıl yaptırmıştı.
Akıllarınca bizi kolumuzdan, bacağımızdan ya da gözlerimizden engelli
olarak görüyorlar ya düşüncede, fikir yürütmede ve mantığımızı kullanmada da
engelli sanıyorlar.
Devleti temsil eden illerdeki en üst makam olan valilikler yine devletin
kanunlarını usulüne uygun uygulamaz ve kanuni uygulamaları yerine getirmezse
normal vatandaşa nasıl uygulatacaksınız?
Hangi kanundan bahsettiğimi anlamayan yetkililer bir zahmet uluslararası
imzaladığımız sözleşmeler başta olmak üzere Anayasa’daki, kanunlardaki ve diğer
yasal mevzuatlardaki engellilere tanınan hakları açıp okuyarak incelerlerse
göreceklerdir.
Sözün özü olarak, 2005 yılında çıkarılan yere göğe sığdıramadığımız Engelliler Kanunu ile engelsiz bir Türkiye yaratmak için 7 yıl süre konuldu, içimize sinmese de kabul edip bekledik. 7 yıl doldu, bu defa olmadı diyerek 1 yıl direkt 2 yılda dolaylı olarak süreyi uzatarak 10 yıla çıkardılar. Buna da eyvallah dedik. Şimdi 10 yılda doldu, 11 yılın dolmasına da bir şey kalmadı. Ne değişti dersiniz. Anladığım bir tek şey var o da zihinlerdeki engeller ortadan kalkmadan bu ülkede engelli sorunlarının bitmeyeceğidir…
Yorumlar
Yorum Gönder