Yıllardır her dönem yapılan Milletvekili
Genel Seçimi, Mahalli İdareler Genel Seçimi, Anayasa Değişikliği Halkoylaması
vb gibi seçimlerde engelli vatandaşların mimari anlamda çok büyük sorunlar
yaşadığını ve bu sorunların giderilmesi amacıyla ciddi bir şekilde çözüm
üretilmesi gerektiğini anlatıp durduk…
Her seçim yaklaştığında
engelliler strese girer ve “Yine vatandaşlık görevimizi yapmaya gideceğiz ve onurumuz
incinecek ve gururumuz kırılarak eve dönmüş olacağız” diye düşüncelere
kapılırlar. Kapıldıkları bu düşüncelerinde de hiç yanılmamışlardır…
Her seçimde olduğu gibi
geçtiğimiz yıl 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan 25.Dönem Milletvekili Genel
Seçimi ve son olarak da 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan 26.Dönem Milletvekili
Genel Seçimlerinde de Türkiye genelinde kimi yaşlı ve engelli vatandaşların
birçoğu kucaklarda taşınarak onurlarının incinmesini ve gururlarının
kırılmasını göze alarak, kimi yerlerde tozun toprağın içerisinde sürünüp
basamakları çıkarak, kimisi de sedyelerde taşınarak sandık başına gitmeye
çalışarak demokratik haklarını yerine getirmeye çalıştılar…
Her defasında seçimlerde
engellilerin yaşadığı mimari sorunlara çözüm üretmede yetersiz kalan YSK’ya en
sonunda İzmir’de yaşayan Salim Türk adındaki engelli vatandaş tarafından dava
açılmıştı…
Geçen yıl 7 Haziran’da
yapılan genel seçimlerde vatandaşlık görevini yerine getirmek amacıyla sandığa
giden Salim Türk adındaki engelli vatandaş oy kullanacağı sandığın 3.katta
olması nedeniyle oyunu kullanamayınca hakkını aramak için YSK’ya dava açtı...
Salim Türk adlı engelli
vatandaş tarafından açılan ve yargılama sonucunda kazandığı dava ulusal medyada
“YSK’ya ‘üçüncü kat’ cezası!” başlığı ile şu şekilde yer aldı.
“Engellilerin erişim hakkına
yönelik yargıdan örnek karar... Geçen yıl 7 Haziran’daki genel seçimlerde
sandığa giden 46.5 milyona yakın seçmenden biri de 40 yaşındaki Salim Türk’tü.
Bir asansör firmasında çalışırken 2000’de 7’nci kattan asansör boşluğuna düşen
Türk, bu kazadan sonra yürüyemediği için hayatına tekerlekli sandalyeyle devam
eden engelli bir seçmendi. Engeli YSK’nın sisteminde de kayıtlıydı ve Türk’ün
seçmen kâğıdında bu durum ‘E’ harfiyle belirtiliyordu.
Seçim günü İzmir Çamlıkule
İlköğretim Okulu’na giden Türk, oy atacağı sandığın okulun üçüncü katında olduğunu
öğrendi. Okulun girişinde engelliler için rampa vardı ama üst katlara
çıkabilmesini sağlayacak bir asansör yoktu. Bu nedenle Türk’ün oy atacağı
sandığın okulun girişindeki bir sınıfta olması gerekiyordu. Görevliler oy
kullanmak isteyen Türk’ü, karga tulumba üçüncü kata taşımayı teklif etti ancak
merdivenlerin dik olması nedeniyle yaşanabilecek herhangi bir kazaya yönelik
sorumluluğu kimse alamadı. Oy kullanabilmek için uzun bir süre okul önünde
bekleyen Türk, Buca Engelliler Derneği’nden yardım istedi. Dernek yetkilileri
de çözüm bulamayınca tutulan bir tutanakla Türk, 2 saat sonra oy kullanamadan
okuldan ayrıldı.
Türk, yaşananlardan haberdar
olan Seçim İzleme Platformu görevlisi engelli hakları savunucusu avukat Nurdan
Anlı desteğiyle hak mücadelesi başlattı. YSK’dan ortopedik engeline rağmen
sandık ataması yaparken gerekli tedbiri almaması nedeniyle tazminat talebinde
bulunan Türk’ün dilekçesine YSK herhangi bir yanıt vermedi. Bunun üzerine dosya
yargıya taşındı. İzmir 6. İdare Mahkemesi’nde 10 bin lira tazminat talebiyle
açılan davada YSK, “Türk’ün engellilik durumunun gözetildiği ve oy kullanacağı
mahaldeki ilk sandığa atamasının yapıldığı” yönünde bir savunma yaptı.
Tarafları dinleyen Hakim Erkan Altın ise, seçmen sandığını Salim Türk’ün
ulaşabileceği şekilde yerleştirmeyen idarenin hizmet kusuru işlediğini
belirterek, maruz kaldığı üzüntü ve ızdırap karşılığı Türk’e 2 bin 500 TL
manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Kararın engellilerin erişim
hakkının ihlaline dair önemli bir karar olduğunu söyleyen Avukat Anlı, “Mevzuat
gereği seçmen listelerine engelli seçmenler için işaret konuluyor ancak sandık
ataması yapılırken dikkate alınmıyor. Yani ‘mış’ gibi yapılıyor. Aslında umuma
açık tüm yapıların, yol, kaldırım, yeşil alan, spor tesisi ve ulaşım
araçlarının engelliler için erişilebilir olması yasal zorunluluk. Buna
uyulmayan tüm yapılar şikâyet konusu edilebilir. Edildiğinde de böyle sonuçlar
çıkacaktır. Engelli bireylerin hakkını araması çok önemli” dedi.
Erişebilirlik engelini
sadece oy kullanırken değil günlük hayatta da yaşadıklarını belirten Salim
Türk, “Vatandaşlık görevimi yerine getirmek için gittim ama saatlerce oy
kullanabilmeyi bekledim. Israr edince beni bir eşya gibi üçüncü kata çıkarmaya
kalktılar. Oysaki merdivenler dik. İtiraz ettim, ‘Beni buraya çıkaramazsınız.
Düşürürseniz sorumluluk alan var mı?’ dedim. Vazgeçtiler. Türkiye’de engelli
olmak çok zor. Çünkü bilinç yok. Sokağa çıkıyorsun kaldırımı aşamıyorsun. Oy
kullanmak istiyorsun karşına üç katlı bir bina geliyor. Böyle başvurular
artarsa belki dikkate alırlar bu sıkıntıları aşarız” dedi.
Sözün özü olarak, mahkemede “Engellilik durumunun gözetildiği ve oy kullanacağı mahaldeki ilk sandığa atamasının yapıldığı” gibi mantıksız bir savunma yapan YSK sonunda davayı kaybetti. YSK’nın halen anlamadığı ve bu gidişle de anlayamayacağı konu sandıkların giriş kata konulmasının sorunu çözmediğidir. Çünkü bir engelli vatandaş olarak ben sandığın konulduğu binaların giriş katına dahi erişemedikten sonra sen sandığı giriş kata koysan ne olur koymasan ne olur… 21.yüzyılın Türkiye’sinde engellilerin vatandaşlık görevlerini yerine getirmesinde yaşatılan bu demokrasi ayıbı da YSK’ya yeter diyorum…
Yorumlar
Yorum Gönder