Yıllardır engellilerle
ilgili konularda katıldığımız tüm toplantılarda yetkili-yetkisiz,
seçilmiş-atanmış, duyarlı-duyarsız ve engelli-engelsiz her insanın kullandığı
“EM-PA-Tİ” kelimesini mutlaka duyarız… Hatta benimde bazı zamanlarda kullanmış
olduğum bir kelimedir bu “EM-PA-Tİ”…
Konferans, panel, söyleşi vb
gibi etkinliklerde insanların engellileri ve engellilerin yaşamış olduğu
sorunları ve sıkıntıları daha iyi anlayabilmek için empati yapması gerektiği
söylenir… Tabi ki sadece engelliler değil, diğer benzeri toplumsal sorunlar ile
konular hakkında da empati yapılması gerektiği söylenir…
Empatiyle ilgili bu
söylemlerin çoğunluğu ise özellikle 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ile 10-16
Mayıs Türkiye Engelliler Haftası kapsamında tertiplenen etkinliklerde söylenir…
Peki, sık sık kulanmış
olduğumuz bu empati kelimesinin anlamı nedir, ne değildir buna kısaca bir bakalım…
Empati nedir? Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum
ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi
duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empatinin zıt
anlamlısı antipatidir.
Olumlu amaçlar için
kullanıldığında işbirliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu yetenek,
kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır.
Empati, bir insanın,
kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini
doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar
arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. aile içi empati ise aile
bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler
karşındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır.
Empatinin tam olarak
gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;
1- Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara
onun bakış açısıyla bakmak.
2- Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve
hissetmek.
3- O kişiyi anladığını ona ifade etmek.
İşte kısaca empatinin tanımı
ve anlamı böyledir…
Yukarıda belirtildiği gibi
kullanmış olduğumuz bu empati kelimesini engellileri daha iyi anladığımızı
gösterebilmek ve onların yaşadığı sorunları daha anlaşılır kılmak amacıyla bazen
bunu pratikte uygulamalarla da anlatmaya ve göstermeye çalışırız… Pratikte
yapmaya çalıştığımız uygulamalarla kendimizi bazen görme engelli bazen de
bedensel engelli bir insanın yerine koymaya çalışır ve bu sayede onları ve
onların yaşadığı sorun ve sıkıntıları daha iyi anladığımızı belirtiriz…
Engellilerle ilgili pratikte
empati olarak yaptıklarımıza gelince… Bunlar genellikle bedensel ve görme
engellilerle ilgili yapılmaktadır…
Tekerlekli sandalye kullanan
bedensel engelli bir insanın yaşadıklarını anlayabilmek amacıyla empati yapmak isteyenler
genelde zemini düz olan alanlarda oluşturulan parkurlar içerisinde bir kaç
dakikalığına tekerlekli sandalyeye oturduktan sonra sürmeye çalışarak
engellinin tekerlekli sandalye sürerken yaşadığı sorunu ile duygu ve
düşüncelerini anlamaya çalışırlar… Bunun dışında da az da olsa sokaklarda,
yollarda, kaldırımlarda ve toplu taşıma araçlarında da bu çalışmayı yapmaya
çalışırlar…
Görme engelli insanların
yaşadıklarını anlayabilmek amacıyla empati yapmak isteyenlerde genelde gözlerine
siyah bir bant bağlayarak ellerine aldıkları beyaz bastonla yürümeye ve yollarını
bulmaya çalışırlar… Bunları yapanlar ise genelde üniversite öğrencileri
arasında toplumsal duyarlılık projeleri hazırlayan gençlerdir… Öğrencilerin dışında
ise 3 Aralık Dünya Engelliler Günü ile 10-16 Mayıs Türkiye Engelliler Haftası
kapsamında tertiplenen etkinliklerde katılımcı olan seçilmiş ve atanmış
yetkili-yetkisiz insanların yaptıkları vardır...
Tabii bunları yaparken ortaya
öyle görüntüler çıkar ki şaşar kalırsınız… Yapılanların şov gösterisi mi olduğu
yoksa engellilerin yaşadığı sorunları hissetmek, anlamak ve kamuoyunun
dikkatini çekmeye yönelik mi olduğu belli değildir… Ortaya çıkan görüntüleri
izlerken ağlanacak halimize gülüyoruz hep birlikte… Tekerlekli sandalyeye
oturan kimi insanlar kaldırımların önüne gelince üzerinden kalkıp sandalyeyi
kendi elleriyle kaldırıma çıkardıktan sonra oturanlar mı dersiniz, gözlerine
bağladıkları siyah bantları düşme korkusuyla aralayıp alttan bakanları mı
dersiniz neler yapmıyorlar ki…
Sözün özü olarak, her
fırsatta empati kelimesini kullanan ve empati yapmayı çok seven insanlara
sormak istiyorum… Bir erkeğin bir kadını, kadın olduğundan dolayı yaşadığı
sorunları anlaması için kadın mı olması gerekiyor? Cinsiyet ameliyatı olarak
hormon tedavisi mi görmesi gerekiyor? Ya da bir kadının bir erkeği, erkek
olduğundan dolayı yaşadığı sorunları anlaması için erkek mi olması gerekir?
Gidip ameliyat olup erkeklik organı mı edinmesi gerekiyor? Sokaklara ter
edilmiş çocukları anlamak için sokak çocuğu mu olmak gerekiyor? Tacize, şiddete
ve tecavüze uğrayan kadınları anlamak için tacize, şiddete ve tecavüze mi uğramak
gerekiyor? Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür…
Bırakın artık empati demeyi…
Bırakalım artık empati yapmayı… Öyle beş dakikalık ya da bir saatlik tekerlekli
sandalyeye oturmayla ya da gözlerinizi bağlamayla yaşadığımız sorunları,
sıkıntıları, duygu ve düşünceleri, ruh halimizi anlamanız mümkün değildir…
Değil ki bedensel engelli olarak ben görme engelliyi, görme engellinin de
bedensel engelli olarak beni anlaması mümkün değilken siz mi empatiyle
anlayacaksınız?… Nasrettin Hocamızın ünlü “Damdan Düşenin Hali” fıkrasını herkes
bilmektedir…
“Nasrettin Hoca karısıyla bir
yaz gecesi damda yatarken, artık ne olduysa olur, damdan aşağı düşüverir.
Gürültü patırtı derken, millet Hoca’nın başına toplanır. İçlerinden biri:
“Hocam, hâlin nicedir; ne yapalım” deyince Hocamız da: “Tez, demiş, bana bir
damdan düşen getirin. Hâlimden ancak o anlar!”
Evet, beni ancak benim durumumda ve konumumda olan bir insan anlar… Empati diye şov yapanlar değil…
Yorumlar
Yorum Gönder