Gelişmekte olan ya da az
gelişmiş ülkelerde dünyaya engelli olarak gelmeyeceksin ya da bir şekilde
engelli olmayacaksın… Çünkü gelişmekte olan ya da az gelişmiş olan ülkelerde engelli
olmak ve yaşamak çok zor bir olay...
Bu tür ülkelerde engelli olarak
dünyaya gelmişsen ya da bir şekilde engelli olmuşsan hayata ve yaşama eksi 1
ile başlamış olursun… Diğer insanların yaşamış olduğu ya da karşılaşmış olduğu
iyi veya kötü olayları engelli olduğun için sürekli KDV’li yani katma değerli
yaşarsın…
Birçok ülkede olduğu gibi
kendi ülkemizde de engelli ve engelsiz her insanın eşit olduğu söylenir ve bunu
yasalarda çıkartarak güvenceye almaya çalışırlar.
Ancak gelin görün ki
yasalarda da yer verilse, güvenceye de alınsa engelli olduğunuz için her
insanın faydalandığı imkânlardan ve olanaklardan eşit şartlarda faydalanamazsınız…
Faydalanmak isteseniz de önünüze insanlar tarafından aşılması güç engeller
konulur. Bunları aşmak için ne kadar çaba gösterirseniz gösterin her engeli
aştıkça başka başka engeller ortaya konulur ya da çıkarılır.
Rusların ünlü Matruşka
oyuncak bebeklerini bilmem bilir misiniz? Ahşaptan yapılma oyuncak bebek türü
olan bu Matruşkaları ortasından açtıkça başka bir bebek ortaya çıkar. Her çıkan
bebeği açtıkça bir yenisi daha ortaya çıkar. Bu işlemin sonu hiç gelmeyecek gibi
sanırsınız…
İşte bizim ülkede de engelli
sorunlarının çözümü Matruşka bebeklerinin durumuna benziyor…
Engellilerin yaşadığı
sorunların ortadan kaldırılması amacıyla yasalar, yönetmelikler çıkarılır
çıkarılmasına ancak sorunların giderilmesi için çıkarılan bu yasaların birçoğu her
nedense ya eksik çıkarılır ya da sorunlara çözüm getirmekten uzak hiç alakası
olmayacak şekilde çıkarılır… Bir süre sonra aynı yasaya ya da yönetmeliğe ek
olarak değişiklik maddelerinin yer aldığı yeni yasalar çıkarılır…
Gelişmekte olan ya da az
gelişmiş ülkelerde dünyaya engelli olarak gelmişseniz ya da bir şekilde engelli
olmuşsanız başınıza neler gelebileceğini hiç düşündünüz mü? Sizler biraz
düşünmeye çalışırken bende bir kaçını kısaca anlatmaya çalışayım…
Diyelim ki şimdi kolunuzdan,
bacağınızdan, gözünüzden, kulağınızdan ya da başka organlarınızdan engellisiniz…
Engelli olduğunuz için her şeyden önce öyle aklınıza gelen her şeye ya da yere
giderim, ederim, yaparım demeyeceksiniz…
Beğendiğiniz bir oyunu
izlemek mi istiyorsunuz? Öyle her sinemaya, her tiyatroya gidebilirim diyerek gitmeyeceksiniz…
Acıktığınız için ailenizle,
arkadaşlarınızla lokantaya mı gitmek istiyorsunuz? Öyle her gördüğünüz
lokantaya girerim, istediğim yemeği yer içerim demeyeceksiniz…
Her hangi bir nedenle uçağa
binerek tek başınıza yolculuğa çıkmak mı istiyorsunuz? Öyle ben tek başıma
uçağa binerek yolculuğa çıkarım demeyeceksiniz…
Beğendiğiniz yeni bir
kıyafeti almak için mağazalara gitmek mi istiyorsunuz? Öyle her mağazaya girerek
beğendiğin kıyafetlere bakar, dener ve alırım demeyeceksiniz…
Sabah evden çıktıktan sonra
gelen tuvalet ihtiyacını gidermek için en yakın yerde gördüğün tuvalete mi
gitmek istiyorsunuz? Öyle her gördüğün tuvalete girerim ve bir güzel rahatlarım
demeyeceksiniz…
Kendinize, ailenize ve
toplumu faydalı bir insan olmak amacıyla üniversiteye gidip okumak mı
istiyorsunuz? Öyle her üniversiteye ya da sevdiğin müzik, resim vb gibi
bölümlere kayıt yaptırır okurum demeyeceksiniz…
Bunları günlük yaşamda
yapılan her olayla ilgili çoğaltarak açıklamak mümkündür…
“Ben engelli de olsam insan değil miyim? İstediğim her yere de girerim
ve istediğim her şeyi de yaparım” demek en doğal hakkınız elbette… Normal yaşamda olması
gereken de budur zaten…
Ancak gelin görün ki kazın
ayağı öyle düşündüğünüz gibi değil…
En doğal hakkınız olan
bunları yapmaya çalıştığınızda hiç ummadığınız ve beklemediğiniz bir anda karşınıza
dünyadan bihaber yaşayan, yasaları takmayan düşünce ve fikir engelli bir
“mahlûk” çıkar ve söylediği bir kelime, yaptığı bir davranışı ile ya da surat
asması ile psikolojik olarak yıkıntıya uğramanıza neden olur…
Deyim yerindeyse 9
şiddetinde depreme maruz kalmış gibi çöküntüye uğrarsınız…
İster yetkili isterse
yetkisiz karşınıza çıkan bu “mahlûk”lardan bazıları sizi seyahat etme
özgürlüğünüzü elinizden alarak bindiğiniz uçaktan indirmeye kalkabilir…
Bu “mahlûk”lardan bazıları
sizi ailenizle gittiğiniz lokanta, pastane vb yerlerden “Yan masalarda ki müşteriler rahatsız oluyor” gibi abuk sabuk
sözlerle dışarıya çıkarmaya kalkabilir…
Bu “mahlûk”lardan bazıları
sizi emeğinizin hakkıyla kazanmış olduğunuz müzik konservatuarına, resim ya da
benzeri bölümlere abuk sabuk mevzuatları gerekçe göstererek “Engelli olduğunuz için kayıt yapamayız”
diyerek eğitim hakkınızı elinizden almaya kalkabilir…
Bu “mahlûk”lardan bazıları
sizi vizyondaki beğendiğiniz bir sinemayı ya da tiyatroyu izlemek için
gittiğinizde tekerlekli sandalyeniz ile oturacağınız yer yapmadıklarından en
ücra köşelere oturtmaya çalışarak sığıntı muamelesi yapmaya kalkabilir…
Sözün özü olarak, günlük yaşamınızda her an karşınıza bir veya birkaç “mahlûk” çıkar… Engelli olduğunuza isyan etmez ve yanmazsanız da bu “mahlûk”ların önünüze çıkardığı ve koyduğu engellere ve çağdışı davranışlara isyan eder ve yanarsınız… Bu arada lafa gelince kime sorsanız karşınıza çıkan bu “mahlûk”larda dâhil olmak üzere genel olarak herkes duyarlı olduğunu söyler… Ancak ne hikmetse duyarlılığımızı laftan öteye geçirerek pratiğimize bir türlü aktarıp gösteremeyiz… Bu arada gerek yetkili yetkisiz, gerekse de seçilmiş veya atanmışların arasında duyarlı olan hiç kimse kalmadı mı diye merek edenlere şunu söylemek istiyorum. Elbette ki bunların arasında sözde değil özde duyarlı olan ve yasalara uyarak uygulamaya çalışan yetkili yetkisiz, seçilmiş veya atanmış insanlar var… Ancak üzülerek belirteyim ki bunların sayısı bir elin beş parmağını geçmeyecek kadardır. Diğer bir deyimle nesli tükenmekte olan Kelaynak kuşları gibi nesli tükenmeye yüz tutmaktadırlar… Dileğim düşünce ve fikir yoksunu bu “mahlûk”ların sayısının azalması ve duyarlı insanların ise çoğalmasıdır… Tersi olması halinde duyarlı insanları görmek ve bulmak için mercekle arar olacağız…

Yorumlar
Yorum Gönder