Yaşlılar, kimsesizler, sokak
çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi toplumsal tüm konularda olduğu gibi engelli
konusunda da herkes duyarlıdır…
Sokakta gelip geçen yetkili
yetkisiz, mevkisi makamı, kadını erkeği kim olursa olsun durdurup sorduğunuzda
herkes bu konularda duyarlı olduğunu dile getirir…
Yıllardır toplumsal
konularda bir vatandaşın çıkıp da duyarsız olduğunu dile getirdiğini ne gördüm
ne de duydum... Sizlerinde duyduğunu ve gördüğünü hiç sanmıyorum…
İşin ilginç yanı valiler,
belediye başkanları, kurum müdürleri, siyasiler vb gibi görevlerde bulunanların
asli görevleri olmasına rağmen onlarda bu konularla ilgili buldukları her
fırsatta duyarlı olduklarını dile getirmektedirler…
Sanki duyarlı olduklarını
dile getirmeseler bu konularla ilgili yasaları uygulamak ve bu sorunlara çözüm
getirmek kendi görevleri arasında değilmiş sanacaklar…
Ancak ister yetkili, isterse
yetkisiz olsun mevkisi makamı ne olursa olsun duyarlı olduklarını dile
getirenlerde ne hikmetse bunu bir türlü pratiğe yansıtarak göstermezler…
Bildiğiniz gibi duyarlı,
duyarlılık gibi kelimelerin anlamı “Duyarlı olma durumu, duygunluk, duyarlık, hassaslık.” gibi açıklanmaktadır… Bu açıklamayı Türk Dil
Kurumunun sayfasında da görmeniz mümkündür…
Makamlar mevkiler önemli
değildir... Bunlar gelip geçicidir… Önemli olan o makamlarda ve mevkilerde
oturan seçilmiş ya da atanmış yetkili şahısların yaşlılar, kimsesizler, sokak
çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi toplumsal tüm konularda olduğu gibi engelliler
konusuna olan bakış açıları ve yaklaşımlarıdır…
Bu konuda yıllardır dile
getirdiğim gibi seçilmiş ve atanmış yetkililerin duyarlı olmaları yaşanılan sorunlarla
ilgili yasaların uygulanmasını ve çözümünü de olumlu yönde etkilemektedir…
Bunların bakış açıları eğer
olumlu yönde duyarlı bir bakış açısıysa haliyle temsil ettiği makam ve mevkide
duyarlı olmaktadır…
Bakış açıları eğer olumlu
yönde değil de olumsuz ise haliyle temsil ettiği makam ve mevkide duyarsız
olmaktadır…
Hâlbuki böyle olmaması gerekir…
Olması gereken seçilmiş veya atanmış yetkililerin duyarlı olup olmadığı değil
yasaların vermiş olduğu görevlerini aksatmadan yerine getirip getirmediğidir…
Ancak ne yazık ki ülkemizde bir
yasa maddesiyle ilgili olarak eşdeğer görevde bulunan görevlilerin yaptığı
çalışmalar ile uygulamaların birbirini tutmadığını görürsünüz… Bunun nedeni de bu
görevlilerin bakış açıları, yaklaşımları ve duyarlılıklarının birbirinden
farklı olmasındandır…
Türkiye’nin 81 ilinde görev
yapan 81 tane valimiz ve bununla birliktede 81 tane de belediye başkanı (30
tanesi büyükşehir, 51 tanesi de il belediye başkanı) görev yapmaktadır…
Sadece görev yapan bunlar
değil elbette, 519 tane büyükşehir ilçe belediyesi, 400 tane ilçe belediyesi ve
397 tanesi de belde belediye başkanı olmak üzere 919 tanede kaymakam olarak
görev yapmaktadır…
81 ilimizde ve yüzlerce
ilçede görev yapan bu kadar vali, belediye başkanları ve kaymakamların toplumsal
konularda ki bakış açılarını, yaklaşımlarını, sorunlarla ilgili yasaları uygulayıp
yerine getirip getirmediklerini ve duyarlılıklarını tek tek inceleme yapacak
olsanız hepsinin de aynı sorunlarla ilgili yaptığı çalışmaların birbirini
tutmadığını göreceksiniz…
“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır” atasözünde olduğu gibi…
Ben 21 yıl süresince yapmış
olduğum dernek başkanlığı nedeniyle gerek ilimizde gerekse de katıldığım il
dışındaki tüm toplantılarda edindiğim izlenimlerde ve birçok ildeki engelli
arkadaşlardan aldığım bilgilerde bu düşüncemde yanılmadığımı üzülerek de olsa görüyorum…
Özellikle engelli
sorunlarıyla ilgili konulara daha çok bilgi sahibi olduğum için kendi
yaşadığımız sorunların çözümü noktasında bir ilde getirilen çözümün diğer bir
ilde getirilmediğini çok gördüğümü açıkça belirtebilirim…
Oysa engellilerle ilgili
çıkarılan yasa aynı yasa, yönetmelik aynı yönetmelik ancak ne hikmetse çözüm
için yapılan uygulamalar ise aynı uygulamalar değil…
Sözün özü olarak, yaşlılar, kimsesizler, engelliler, sokak çocukları, hayvanlar, doğa vb gibi birçok toplumsal konularda yaşanılan sorunların çözümü sağlıklı yasaların çıkarılması ve çıkarılan yasaların ise sümen altı edilmeden, aksatılmadan ve eksiksiz bir şekilde uygulanmasıyla sağlanır… Makamlarda oturan seçilmiş ya da atanmış kişilerin vicdanına, inisiyatifine ya da keyfiliğine bırakılmamalıdır… Sadece bu konular değil elbette diğer tüm konularla ilgili yasalarda da aynı durumlar yaşanmaktadır... Oysa seçilmiş ya da atanmış olan idareci dediğimiz, yönetici dediğimiz kişiler kendi görev alanlarıyla ilgili sorumluluklarını bilmeli, sorumluluk sahibi olmalı, liyakatli, sözleri ile hareketleri birbirine uyumlu, bilgili, azimli, kararlı, hak ve hukuktan yana olmalıdır… Böyle olmadığı zaman yasaların uygulanmasında ve sorunlara çözüm getirilmesinde farklılıklar ortaya çıkacak ve çıkmaya da devam edecektir…

Yorumlar
Yorum Gönder