Seninle ilk karşılaşmamızı ve tanışmamızı tam olarak
hatırlamıyorum ama bana anlatılanlara göre ben çok küçük yaşlardaymışım.
Seninle tanışmamız ise benim isteğim dışında gelişen
bir olay şeklinde olmuş. Hatırladığım kadarıyla toprak yeme gibi kötü bir
alışkanlıktan kurtarmak için beni seninle tanıştırmışlar.
Kötü bir alışkanlığı gidermek için seninle tanışmamızı
sağlamaları ise çok ilginç bir olay aslında.
Kuzuyu kurda teslim ettiklerinden habersizce ikimizin tanışmasını
sağlamışlar. Ne derece doğruysa toprak yeme alışkanlığımı sen
bıraktıracakmışsın. Hastalığımın dermanı sendeymiş, beni sen tedavi
edecekmişsin. Ne kadar doğru bilemiyorum, ancak hafızamda kalan hatıralar bu
şekilde. Hatırladığım bu olay aklıma geldikçe ve hatırladıkça gülümsüyorum.
İlk tanıştığımızda ben senden çok ama çok küçüktüm.
Sen ise benden oldukça çok büyüktün. Senin yaşının ne kadar olduğunu bilmeme
imkân yoktu o zamanlarda. Seninle tanışan ve birlikte olan ilk kişi ben değildim
elbette, sonuncu da olmayacaktım. O zamanlar bunu bu kadar detaylı düşünecek
yaşta değildim tabi ki.
Tanıştıktan sonra ne kadar süre görüştüğümüzü ve
birlikte olduğumuzu tam hatırlamıyorum. Küçük olmam nedeniyle aramızdaki
diyalogun nasıl olduğunu ve ne derece ilerlediğini de net olarak tam hatırlayamıyorum.
Hatta seninle birlikteyken de neler hissettim, neler hissetmedim onu da hatırlayamıyorum.
Bu arada toprak yeme alışkanlığım kesilmiş, ancak bunun seninle ilgisi olup
olmadığını kimse tam olarak hatırlamıyor. Böyle bir tedavi özelliğinin olduğunu
da tahmin etmiyorum aslında.
Seninle tanışmamız böyle başlamış kısacası. İlk
tanışmamızdan ve diyalogumuzdan bir süre sonra aramızda bir kopukluk yaşadık. Bir
kaç yıl geçene kadar bir daha karşılaşmadık. En azından ben öyle hatırlıyorum. Aramızda
ki kopukluğun süresi galiba yedi veya sekiz yaşlarıma kadar sürdü.
İkinci karşılaşmamızda ve birlikte olmaya
başladığımızda seninle samimiyetimizi biraz daha ilerlettik. İlk başlarda haftada
bir, on günde bir buluşmaya ve diyalogumuzu sürdürmeye başladık.
Zamanla seninle olan samimiyetimiz o kadar çok
ilerledi ki seninle buluşmadığımız gün yok gibiydi artık. Buluşamadığımız
günlerde ya da saatlerde benim için ölüm gibiydi. Her an aklımda sen vardın.
Seni düşünüyor, seni arıyor ve sana kavuşacağım anın sabırsızlığı ile saatleri
kovalıyordum.
Her sabah evden çıkar çıkmaz koşar adım seninle
buluşmaya gelirdim. Koşar adım gelirdim diyorum ya bakma yüreğim sana koşsa da
bedenim koşamazdı bacaklarımdaki engellilik nedeniyle. Beni sana ulaştıran,
seninle buluşturan arkadaşlarımdı. Onlar olmasa seninle buluşmalarımız pek
kolay olmayacaktı. Beni sana kavuşturan arkadaşlarım da bizi baş başa bırakıp
kendi sevdikleriyle ilgilenirlerdi.
Buluşmalarımız önceleri tenhalarda aile büyüklerinin ve
tanıdıkların görmeyeceği kuytu köşelerde başladı. Bu buluşmalarımız iki firari
kaçak insanın buluşması gibiydi. Mecnun’un Leyla’sına kavuşmayı arzuladığı gibi
sana kavuşmayı arzular ve o arzularla çıldıracak hale gelirdim.
Kimsenin görmeyeceği kuytu yerlerde buluşur ve seninle
baş başa kalırdık. Kerem’in dağları delerek Aslı’sına kavuştuğu gibi engelleri
aşarak kavuşurduk. Her buluşmamızda birbirimize olan bağlılığımız daha da çok gittikçe
artıyordu. Aslında senin bağlılığınla ilgili bir sorunun yoktu. Çünkü sonuçta
ben veya benim gibi aynı durumda olan insanlar nasıl olsa sana kendiliklerinden
ya da bir başka nedenlerden dolayı bağlanacaklardı. Bağlananların ise bir daha
kolay kolay seninle olan bağı koparmaları kolay olmuyordu. Belki de bunu
bilmenin sonucunda sen her buluşmamızda benden daha çok rahattın ve bense her
defasında daha bir heyecan duyuyordum.
Seninle buluşmalarımız Leyla ile Mecnun’un, Kerem ile
Aslı’nın ya da Ferhat ile Şirin’in buluşması gibiydi benim için. Bu
birliktelikte sen âşık oluyordun bense maşuk. Bazı günlerde seninle buluşmayı
planladığımızda aniden ortaya çıkan beklenmedik sorunlar nedeniyle buluşmamız
riske girdiğinde çıldıracak gibi oluyordum. Buluşmamıza engel olan sorunu ne
yapıp ne edip halletmeye çalışıyor ve seninle buluşmaya koşuyordum.
Bazı günlerde seninle olan buluşmaya gelmek için para
bulamazdım. Öyle ya birbirimize ne kadar bağlı olsak da bizim aramızdaki
birlikteliğin temelinde maddiyat bulunuyordu. Eğer maddiyat sorunu yaşayacak
olursam ne kadar çok seni arzulasam da benimle birlikte olmazdın. Böyle olduğu
günlerde seninde tanıdığın arkadaşlarımdan destek isterdim ve aldığım destekle
yine sana koşar ve seninle birlikte olurduk.
Aile büyüklerinden saklanarak ve gözlerden uzak
sürdürülen bu aşk, bu sevda nereye kadar böyle sürecekti, nasıl devam ettirilecekti
bilemiyordum. Tek bildiğim gerçek ise bu birlikteliğin benim açıdan pek olumlu sonuçlanmayacağı
ve bana çok zarar vereceğiydi. Bu birlikteliğimizde senin zarar görme gibi bir
sorunun yoktu, tek sorun yaşayan bendim doğrusunu söylemek gerekirse.
Bu zarar verme konusunda ki düşüncelerim nedeniyle yıllar
süren bir birliktelikten dolayı bir başka yakın arkadaş ve dost bildiğim
kişiyle girdiğimiz bir iddia sonucunda üç yıl kadar senden ayrı kalarak uzak
durmayı başardım. Ancak sensiz geçen bu üç yıl benim için hiç de kolay olmadı.
Üç yıl kadar sonra yeni bir adrese taşınmamız
nedeniyle arkadaş ve dost çevremden uzak kalınca her zaman olduğu gibi yine ilk
aklıma gelen sen oldun. Aklıma geldiğin an seni unutmaya ve hatırlamamaya
çalıştım. Düşüncelerimde seni kovalamaya çalıştım. Ama ne kadar uğraşırsam
uğraşayım nafile. Ve korktuğum an gelip çattı ve aklıma geldiğin andan birkaç
dakika sonra seni bir anda karşımda buldum.
Sen bana bakıyordun, ben de sana. Gözlerimiz birbirine
kenetlenmiş gibiydi. İkimizde birbirimize karşı duyduğumuz arzu ve istek dolu
bakışlarla kavuşacağımız anı büyük bir istekle bekliyorduk. Aradan geçen onca
aylardan sonra zor günlerimde yine kendini bana hatırlatmayı başarmıştın.
Daha önce birlikte olduğun ve kendine sıkı sıkıya
bağladığın insanlardan duyduğum gibi senin ne kadar zeki, uyanık ve sinsi
olduğunu bir kez daha anlamış oldum. Bakışlarımız birbirine kenetlenmişken bir
yanım senin bana zarar vereceğinden uzak durmam gerektiğini söylüyor, diğer
yanım ise “Bu kadar özlem duymuşsun, bir
defalık sarıl ona ve özlem gider. Hem bir defa onunla birlikte olmakla ne zarar
göreceksin ki?” diyordu.
Sonunda içimdeki diğer yarımın sesine kulak verdim ve
seninle bir defalık da olsa birlikte olup özlem gidermeyi istedim. Bu defa ki
buluşmamız ve kavuşmamız sonucunda bir daha uzun süre birbirimizden ayrı
kalmayacaktık. Bu kavuşma daha önceki gibi kısa sürmeyecekti. Tam aksine 19 yıl
gibi uzun bir zaman sürecek bir birlikteliğin başlangıcı olacaktı. Senin bana
ne kadar büyük zarar verdiğini çok iyi biliyor ve anlıyordum. Ancak bana ne
kadar zarar verirsen ver senden ayrı kalmayı, uzak kalmayı düşünemiyordum hiç.
Bu defaki birlikteliğimizi yavaş yavaş ailem,
akrabalarım ve arkadaşlarım hepsi de biliyordu artık. Bir tek birlikteliğimizi
babamdan saklıyor ve onun bilmemesi, anlamaması için elimden gelen her şeyi
yapıyordum. Çünkü yaşadığımız çevre ve toplum nedeniyle seninle olan
birliktelikler aile büyüklerinden hep saklanırdı. Onların yanında seninle bir
araya gelmek ise hemen hemen imkânsız gibi bir şeydi. Yaşadığım toplum ve
çevrede aile büyüklerinin yanında seninle bir araya gelmek genelde hep
saygısızlık olarak algılanıyordu.
İşte bu nedenle ben seni babamdan saklıyordum diye
düşünüyordum ya aslında o da seninle olan birlikteliğimizi biliyordu. Bazen
konuşmalarında ima eder ve senin bana zarar verebileceğini bu nedenle senden
uzak durmam gerektiğini anlatmaya çalışırdı. Bunu anlatmasının nedeni ise
yıllar öncesinde babamla da yaşadığınız birlikteliğin kendisine vermiş olduğu zararı
biliyor olmasındandı. Bu nedenle seninle ilgili konular olduğunda her defasında
senden uzak durmamı söylerdi.
Düşünebiliyor musun baba ve oğlu ile birliktelik
yaşıyor ve ikisini de kendine bağlıyor ve aynı derece onlara zarar veriyorsun.
Senden korkanlar haklıymış inan ki. Çok sinsi olmasan önce babayla sonrada oğlu
ile birlikte olamazdın.
Seninle olan birlikteliğimizde artık sana o kadar
bağlanmıştım ki anlatamam. Adeta senin bağımlın olup çıkmıştım. Sabah uykudan
uyanır uyanmaz saat kaç olursa olsun ilk aklıma gelen ve ilk buluştuğum sen
oluyordun. Güne seninle başlıyor ve geceleri de uykuya dalmadan önce seninle
buluşuyor ve seninle günü noktalıyordum.
Seninle ilgili bana “Onu bırak, terk et yoksa bir gün o seni bırakacak” diyenlerin
doğru söylediklerini bilmeme rağmen duymamazlığa geliyordum. Düşünüyorum da o
günlerde sorsalardı bana bir tek senin için canımı verebileceğimi
söyleyebilirdim. O kadar seni çok seviyordum.
Gün yirmi dört saatten oluşuyordu ancak seninle
buluşmamız neredeyse otuz defayı buluyordu. En ufak bir moral bozukluğunda sana
koşuyor seninle dertleşiyordum. Üzüntülü olduğum ve acı çektiğim anlarda da
sana koşuyordum. Acılarımı dindirmek için teselliyi sende arıyordum. Sadece acı
çektiğim ve üzüntülü olduğum anlarda değildi seninle buluşmam, sevinçli ve
mutlu olduğumda da hep seninle birlikteydik. Acılarım seninle azalıyor,
mutluluklarım ise seninle çoğalıyordu sanırsın.
Seninle birlikteliğimizin dokuz ve onuncu yılıydı. Ani
bir kararla senden ayrı kalıp kalamayacağımı denemek amacıyla bir karar aldım.
Senden ne kadar uzak durabilecektim bunu öğrenmiş olacaktım. Bununla birlikte
hayatıma sensiz devam edebiliyorsam belki bu ayrılığı süresiz devam
ettirebilirdim. Sonuç aradan bir hafta kadar zaman geçmiş olmasına ve ortada
hiçbir neden yokken tekrar seninle birlikte olmak istedim. Sen ise tekrar
buluşmamıza ve birlikte olmamıza benden daha hazırlıklıydın.
İşte birkaç günlük ayrılıktan sonra kavuşmuştuk
birbirimize ve yine sen ellerimin arasındaydın. Ellerimin arasında birbirimize
ilk temas edişimizde sanki sen bana, “Benden
kolay kolay vazgeçemeyeceğini biliyordum. Senden öncekileri gibi sende bana
koşarak gelecektin. İşte bak kendi ayaklarınla geldin yine bana. Sen benim
yokluğuma dayanamazsın, bense yokluğunu bile hissedemedim bile. Çünkü etrafımda
senin gibi sayısız insan var.” der gibiydin. Sustum, çünkü haklıydın bu
nedenle sana verecek hiçbir yanıtım olmadığından susmayı yeğledim. Çünkü ne
desen haklıydın. Haklı olduğunu bildiğimden sadece sustum.
Ve böylece seninle birlikteliğimizin üzerinden günler
günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı birbiri ardınca. Kaç bahar geldi
geçti açan çiçekler arasında, kaç kış geldi geçti yağan yağmurların ve karların
arasında, mevsimler kovaladı durdu birbirini. Her günümde, her anımda sen
yanımdaydın artık. Gün doğar doğmaz gözlerimden akıp duran uyku mahmurluğu ile
hemen sana sarılıyordum. Günü seninle karşılıyor ve yine günü seninle
uğurluyordum.
Böylelikle seninle bir haftalık ayrılığı saymayacak
olursak birlikteliğimiz kesintisiz olarak tam 19 yıl kadar sürmüştü. Ve
takvimler 24 Temmuz 2005 tarihini gösterdiği gün artık ciddi ciddi senden uzak
duracağıma ve birlikteliğimize “son”
vereceğime dair bir karar aldım.
Seni bırakacağım, terk edeceğim, onca yıl süren
birlikteliğimize son vereceğim sözlerini söylemek benim için elbette kolay
değildi. Senelerce iyi günde, kötü günde birlikte olduğum ve her şeyimi
paylaştığım seni bir kalemde silmek, terk etmek ve bırakmak elbette kolay
değildi. Aldığım bu kararı uygularken çok zorlanacağımı ve seni aniden
hayatımdan silip atamayacağımın farkındaydım. Ama ne olursa olsun irademe hâkim
olup senden uzak durmaya çalışacak ve bunu da başaracaktım.
Karar aldığım gün seninle son kez birlikteydik. Günün
sonunda seninle vedalaşmamız gerekecekti. Ancak vedalaşmak için hiçbir şey
söylemeyecek, öyle afili sözler sarf etmeyecek ve özel bir şeyler
yapmayacaktım. Biliyorum ki bunları yapacak olursam aldığım karardan geri dönüş
yapabilirdim. O gün son kez seninle birlikteliğin tadını çıkarmaya baktım.
Günün sonu yaklaştıkça içimdeki duyguları anlatamam. Tarifi imkânsız bir
ayrılık acısı kaplamaya başlar gibiydi. Yavaş yavaş günün sonu yaklaşıyordu.
Aldığım bu ayrılık kararını bir gün sonra yani 25 Temmuz 2005 Pazartesi günü
uygulamaya geçirecektim. O gece nasıl uyudum nasıl sabah oldu hiç anlayamadım.
Nihayet bir gün önce kararlaştırmış olduğum gün gelip
çatmıştı. Aldığım kararı hayata geçirecektim artık.
Sabah gün ışıdığında uyanır uyanmaz ilk aklıma gelen
her zamanki gibi yine sen oldun. Seni düşünmemeye çalışarak hazırlanıp evden
çıktım. Gün boyu zaman nasıl gelip geçti sensiz anlatamam. Dakikalarca
saatlerce sürekli beynimin içinde dönüp duruyordun. Sanki beynimin içine bir
fare girmiş de tüm beyin hücrelerimi kemirip duruyor gibiydi. Uyuşturucu
krizine girmiş gibi kıvranıp duruyordum. Sen aklıma geldikçe başka şeylerle
ilgilenerek düşünmemeye ve bir şeylerle uğraşarak oyalanıp hatırlamamaya
çalışıyordum. Ancak ne yaparsam yapayım aklımdan çıkman pek kolay olmuyordu.
Böyle anlarda aklımda çıkmayan seni yine yanımda bulundurduğum seninle yenmeye
çalışıyor ve böylelikle tehlikeli bir şey yapıyordum.
İlk günlerde, ilk haftalarda seninle olan
birlikteliğime son vermeye çalışırken dâhi yine yanımda sen vardın. Yanımda
olmanı, yanımda bulunmanı özellikle istemiştim. Çünkü senden uzak durmayı ancak
seninle birlikte olarak başarmak istemiştim. Eğer bunu başarırsam işte o zaman
bu benim için gerçek bir başarı olacaktı. En zor ve tehlikeli bir yolu
seçmiştim.
Seni seninle birlikte olarak unutmayı başarabilir
miydim bilmiyorum. Ancak en doğru yolun bu olduğunu düşünüyor ve bu yolu
seçerek uyguluyordum. Yolun sonuna varabilirsem irademin ne kadar kuvvetli
olduğunu da görmüş olacaktım. Ne kadar güçlü bir iradeye sahip olduğum yolun
sonunda belli olacaktı.
İlk günlerde yanımda bulundurduğum seni iki üç ay
kadar sonra artık kendimden uzak tutabileceğimi anladım. Senden uzak durmayı
seninle başarmış gibiydim. Bu nedenle artık yanımda olmana, yanımda bulunmana
gerek yoktu.
Sensizlikle kıvrandığım günler, haftalar birbirini
kovalayarak yerini aylara, aylar ise yavaş yavaş yıllara bırakmaya başladı.
İşte bugün seninle olan birlikteliğimize son vermemizin yıldönümü.
Senden uzak durmaya başladığım 25
Temmuz 2005 tarihinin üzerinden tam 12 yıl geçti. Bugün seninle
birlikteliğimize son vermemin (daha doğrusu ara vermemin diyebilirim) 12’ci
yılı. Bazen sohbet ortamlarında senin konun açıldığında bana soruyorlar:
“Nasıl onu bıraktın. Nasıl onu terk ettin, helal olsan sana. Senin bunu
yapacağını söyleseler inanmazdık, çünkü sen ona çok bağlıydın. Büyük bir başarı
gösterdin, kendine iyi hâkim oldun” diyorlar. Böyle diyenlere, “Ben onu bırakmadım ki.” diyorum. Şaşkınlıkla, “Nasıl olur” diye sorduklarında, “Ben onu bırakmadım, çünkü sadece onunla birlikteliğimize ara verdim.”
diyorum. Bunu derken de gülümsüyorum.
“Ara verdim”
sözleri aslında doğruydu. Çünkü seninle olan birlikteliğimize ara vermemiş
olsam bende kalan son parçalarını hâlâ saklamazdım. Belki de bu sözlerle
kendimi oyalıyor kandırıyordum. Belki de tekrar seninle birlikte olmaya
başlayacak olursam bana tepki gösterecek olan aileme ve çevremdeki insanlara, “Ben onu terk etmedim ki sadece görüşmeye
ara vermiştim” diyerek kendimi savunmaya çalışacaktım.
Senden kalan son parçalarınla da
irademi zorlayarak sensizliğe ne kadar dayanabileceğimi, sana tekrar dönüp
dönmeyeceğimi görmek istemiş ve bunu da başarmıştım.
İşte böyle, bir varmış bir yokmuş
misali seninle olan birlikteliğimizin başlangıcından son gününe kadar olan
süreci ayrılığımızın 12’nci yıl dönümünde yâd ederek anmış oldum bu şekilde.
Bu arada söylemeyi unuttum, biliyor
musun seninle diyalogumuza, birlikteliğimize “ara” vermem nedeniyle bana plaket dâhi verdiler. Arayı bozduğum
gün plaketi tekrar iade edeceğime söz alarak verdiler. Bu kadar yıl ayrılık
yaşamamıza rağmen doğrusunu söylemek gerekirse bazı günler seni çok aramıyor
değilim. Ama ne olursa olsun seni ne kadar ararsam arayayım bir daha kesinlikle
sana dönmeyeceğim, dönmemek için de elimden geleni yapacağım. Hatta başka
insanları da ağına düşürmemen için çevremdekilere uyarılarda bulunacağım. Ağına
düşürdüğün binlerce insana büyük zararlar veren senden zarar almadan kurtulmayı
başardığıma seviniyorum.
Ne diyeyim artık nice 12’nci yıllara
diyelim. Darısı seninle birlikte olan tüm arkadaş ve dostlarımın başına...
Dilerim onlarda en kısa zamanda seninle olan birlikteliklerine son verirler…
Son olarak sana şunu haykırarak
söylemek istiyorum ki, “Artık Seni
Sev-Mi-Yo-Rum Sigara…
11-19-25.07.2017 / Malatya Söz Gazetesi

Yorumlar
Yorum Gönder