Melih Mustafa Tekin ilkokula
gidiyor. Bilal Samet Akgül ortaokula gidiyor. Deniz Ece ortaokula gidiyor. Melek
Sena Tutal ilkokula gidiyor. Feyza Önen ortaokula gidiyor. Gizem Ayçiçek ortaokula
gidiyor.
Bu adlarını yazdığım
kişilerden kimisi down sendromlu ve kimisi eğitilebilir durumda zihinsel
engelli ve kimisi de birkaç engeli birden taşıyan çocuklardan bir kaçının adı.
Bunlar gibi 44 tane engelli
çocuk daha bulunuyor. Değişik engel gruplarından olmak üzere toplamda 50 tane
kadar birbirinden pırlanta gibi olan kızlı erkekli engelli çocuklar.
Bunların engelli oluşları dışında
ortak bir özellikleri daha bulunuyor. 2017-2018 yılı eğitim öğretim döneminin
başladığı gün sevinçle gittikleri aynı okulda artık sınıflarının bulunmadığını
öğrenmeleridir.
Koca bir yaz tatilinde
koltuklarında mışıl mışıl uyuyan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile okul
idarecilerinin vurdumduymaz tutum ve davranışları nedeniyle okulsuz ve sınıfsız
bırakılmalarıdır.
Hani “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlığı ile yazmış olduğum yazımda
belirtmiş olduğum engelli çocuklar var ya işte bunlar o çocuklar.
Dernek başkanlığı yaptığım
günlerden itibaren engellilerin eğitim konusunda yaşadıkları sorunlara hassas
olmam nedeniyle bu konu beni çok etkilemişti. Elbette hassas olmamın diğer bir
nedeni ise kendimin de engelli oluşudur.
Bu konuda yazdığım yazıyı
basında görüp okuyan ve daha sonra bana ulaşan duyarlı insanlar sayesinde bu
çocuklardan bir kaçının ailesine ulaşma imkânı buldum. Ailelerle bir araya
gelerek konuyu görüşerek bilgi alışverişinde bulunduk. Geçmişte yaşadığımız
olaylardan da yola çıkarak bu sorunun çözüme kavuşabilmesi amacıyla ailelerle
birlikte uzun uzun konuştuk.
Konuştuğum aileler
karşılaştıkları sorunları tek tek anlattılar. Atasözümüzün dediği gibi bir
dokundum bin ah işittim. İşte öyle ben de yaralarına bir dokundum, dokunmamla
beraber işittiğim ah’lar bini geçti.
Duyarsız eğitimcilerden ve
idarecilerden gördükleri ilgisizliği, bir futbol topu gibi oradan oraya savrularak
baştan savsaklamayı, hor görüldüklerini, ilgisiz ve lakayt davranışlara maruz
kaldıklarını ve diğer çocuklara davranıldığı gibi çocuklarına davranılmadığını ve
daha neler neler…
Biri sustu diğeri anlattı. Onlar
anlattı ben dinledim. Dinledikçe de yüreğim sıkıştı. Yüreğim sıkıştıkça anladım
ki Anayasamız başta olmak üzere yasalarımız sağlam denilen insanlar için
çıkarılmış. Anladım ki, koltuklarında istifini bozmadan oturan idarecilerimiz
sağlam denilen insanların idarecileri olmuş. Anladım ki, bu toplumda engelli
olmak potansiyel suçmuş.
Ailelerle yapmış olduğumuz
görüşmeden bir gün sonra “Okul Babanızın
Tapulu Malı Mı?” başlıklı yazımın gazetede ve internet haber sitelerinde
yer almasının etkisiyle olması gerek yazımın üzerinden bir hafta geçmeden
konuyla ilgili gelişmeler olduğuna dair haberler aldım.
İlkokula giden 15 kadar
engelli çocuğun Abdülkadir Eriş İlkokuluna, ortaokula giden 35 kadar da engelli
çocuğun ise Recai Kutan Ortaokuluna yerleştirildiklerini öğrendim. Bu gelişme
elbette sevindirici bir haberdi. En azından çocukların artık gidebileceği bir
okulları ile sınıfları vardı. Ancak yaşanan bu olaylarda benim anlamadığım ve
kafama takılan bir iki soru kaldı.
Bundan bir süre önce yine bu
çocuklar Abdülkadir Eriş İlkokulundan Niyazi Mısri İlkokuluna gönderilmemişler
miydi? Aradan ne değişti de tekrar çocuklar geldikleri okula tekrar
yollanıyorlar. Niyazi Mısri İlkokulunda eğitime devam etselerdi ne değişecekti?
Bu okuldan istenmemelerinin nedeni okul idarecilerinin engellilere karşı
olumsuz bakış açıları ile düşüncelerimidir?
Bu olaylar yaşanmadan kısa
bir süre önce ailelerden bazılarına Milli Eğitimden resmi yazılar gönderilerek
çocuklarının Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gitmesi gerektiği bildirilmiş
ve aileler okulu aradıklarında ise böyle bir şey olamayacağı çünkü okulun imam
hatip okulu olduğu söylenmiş. Ben de Yeşilyurt Milli Eğitim Müdürlüğünde
Rehberlik ve Araştırma Merkezi bölümünü arayarak bilgi almak istediğimde
telefona bağladıkları görevlide ilkokul kısmının Mustafa Avni Cüre İlkokuluna,
ortaokul kısmının ise Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gönderildiklerini
söylemişti.
Mustafa Avni Cüre İlkokulu
ile Somuncu Baba İmam Hatip Ortaokuluna gönderileceği söylenen çocuklar ne oldu
da bu defa Abdülkadir Eriş İlkokulu ile Recai Kutan Ortaokuluna
yerleştirildiler? Kaynaştırma eğitimi alması gereken bu çocuklar şimdi hangi
eğitimi alıyorlar? Bu tutarsız davranışın sebebi ne yaptığını bilmez, işgüzar
idarecilerden mi kaynaklanıyor? Sormak istiyorum adı geçen okul idarecilerine,
keyfi tutum ve davranışlarla engellilerin eğitim haklarıyla bir futbol topu
gibi oynamak kutsal bir meslek olan öğretmenliğe yakışıyor mu?
Bu konuyla ilgili yazmış
olduğum “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?”
başlıklı yazımdan sonra 13 Ekim günü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve aynı
zamanda engellilerden sorumlu Sosyal Politikalar Başkanı olan Malatya
Milletvekili Öznur Çalık beni aradı. Yazımda kendisiyle ilgili belirttiğim
konuda İl Milli Eğitim Müdürüne gereken talimatları verdiğini ve sorunun
halledildiğine dair bilgi aldığını bildirdi. Kendisine göstermiş olduğu ilgiden
dolayı teşekkür ederek konu hakkında kısaca birkaç şey daha anlattım. Bunun
üzerine dâhili telefonda İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı’ya benimle iletişime
geçmesini ve sorunla ilgili ne gerekiyorsa yapılmasını istediğini bildirdi. Ardından
İl Milli Eğitim Müdürü Ali Tatlı aradı ve konuyu görüştük. Çocukların
yerleştirildikleri okullarda eğitime devam edeceklerini söyledi. Görüşmemiz
sonunda bu okullardan birinin idarecileri tarafından engelli ailelerine okulda
kalıcı olmadıklarını misafir sayıldıklarını söylediğini bildirdim. İl Müdürü
olarak kendi sözünün geçerli olduğunu okul idarecisinin geçmediğini belirtti.
Bu görüşmelerden sonra
sorunun çözüme kavuşmasına ve gelişmelerin olmasına sevindim. Keşke bu olaylar
yaşanmadan ve çocuklar mağdur edilmeden sorunlar çözülmüş olsaydı. Ancak yinede
konuyla ilgili sorumsuzca davranan ve insanların psikolojisini altüst edenler
hakkında soruşturma başlatılması amacıyla müfettiş görevlendirilmeli ve ihmali
olanlara gerekenler yapılmalı diye düşünüyorum. Bu yapılmadığı takdirde “yerimiz yok” ya da “okulumuz uygun değil” gibi sudan
bahanelerle her yıl ya da her ay bu engelli çocuklar o okul senin bu okul benim
diyerek dolaştırılacaktır. Bu yaşanan sorunun çocukların yaşadığı ilk sorun
olmadığı gün gibi aşikârdır. Müfettiş görevlendirilmediği ve gerekenin
yapılmadığı takdirde ise bu sorunun son sorun olmayacağı da anlaşılmaktadır.
Sözün özü olarak, “Okul Babanızın Tapulu Malı Mı?” başlıklı yazımda belirttiğim gibi idarecilerden herhangi bir tapu bilgisi elime ulaşmadı. Demek ki okul babalarının tapulu malı değil. Aynı idareciler unutmasınlar ki oturdukları koltuklarda kendilerine kalıcı olarak tahsis edilmemiştir. Bu arada ailelerle yaptığımız konuşma esnasında bu sorunun basında yer almasından sonra hiçbir kurumun, hiçbir yetkilinin ve hiçbir engelli derneğinin onları aramadığını da öğrenmiş oldum. Kurumlar ile yetkilileri sorunu yaşatanlar olarak anladım da engellilerin yaşamış ve karşılaşmış olduğu bu tür sorunlarla mücadele etmek ve hak aramak amacıyla kurulduklarını dillerinden düşürmeyen “sözde” dernekler ile “kartvizit dernek yöneticileri”nin aramamasına anlam veremedim. Sizler bir anlam verebildiniz mi?

Yorumlar
Yorum Gönder