“Engelli kişiler, kendilerini terk edilmiş hissediyor.”


Elazığ’ın Sivrice ilçesinde 24 Ocak günü akşam saatlerinde yaşanan ve Malatya’yı da etkileyen depremde her zaman ve her konuda olduğu gibi yine engelliler en çok mağdur olmuş ve psikolojik sorun yaşamıştır.
Yaşadıkları maddi, manevi mağduriyet konusunda herhangi bir kamu kurum ve kuruluşundan kimsenin aramadığını kendimden ve yakın arkadaşlarımdan biliyorum.
Daha depremin yarattığı şoku atlatamadan Suriye’den askerlerimizin şehit olduklarıyla ilgili haberlerle sarsıldık.
Acı üstüne acı yaşadığımız yetmezmiş gibi bir de Çin’in Wuhan şehrinde Aralık 2019’da ortaya çıkan Korona Virüsü (Kovid-19) ile karşılaştık.
Daha önce deprem konusunda olduğu gibi Korona Virüsü salgınında da yine en çok engellilerin etkileneceğini bilmek için kâhin olmamıza gerek yoktur.
Yetkililerin salgının önlenmesi ve yayılmaması amacıyla insanların evde kalınmasıyla ilgili yaptıkları çağrıya birçok insan gibi engellilerde uymuş ve evde kalmıştır.
Engellilerin birçoğu engelliliklerinden dolayı evde kalmaya alışkın olduklarından onlar için bunu yapmak sorun yaratmamıştır.
Özellikle benim gibi ağır konumda olan ve hastalığı nedeniyle uzun süre yatağa bağlı olarak yaşamak sorunda kalan ve halende yaşayan birçok engelli insan zaten evin içerisinde bir odada kalarak yaşamaya alışkınız.
Ben de salgının ülkemizde ortaya çıktığı ilk günlerden itibaren açıklamalardaki kurallara uyarak evimde oturdum ve bir an dahi kapı dışına çıkmadım. Dışarıdan alınacak ihtiyaçlarımızı da ailem karşılıyordu.
Korona Virüs salgını nedeniyle evde kalın, dışarıya çıkmayın diye açıklama yapan yetkileri dinleyen engelli insanlar ne yaptı, gıda, temizlik vb gibi herhangi bir şeylere ihtiyaç duyunca nasıl karşılıyorlar diye düşünmeden edemedim.
Bu engelli insanlar arasında ailesiyle yaşayanlar olduğu gibi yalnız yaşayan ya da karı koca engelli olarak yaşayan kişilerde bulunuyordu. Bunların birçoğu temel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamış olsa da sonuçta her insan gibi yaşanan bu olağanüstü olaylar karşısında psikolojik olarak etkilenmekte ve sorun yaşamaktaydı.
Deprem zamanı arayan soran olmadı. Belki bu salgın döneminde arayan soran olur diye düşünmüştüm, ancak kısa bir araştırma sonucunda yanıldığımı anladım.
Sosyal medyada yaptığım kısa bir araştırma sonucunda Malatya, Kırşehir, Çanakkale, Muğla, Bursa, Hatay, İstanbul, İzmir başta olmak üzere birçok şehirdeki engelli insanlar, “Beni kimse aramadı. İnsan bir arar. Belki hastayım, belki ilaç alacak param yok. Kimse arayan soran yok.”, “Ablam engelli, ne arayan ne soran var. Aile fertleri de dâhil.”, “Yok, kim arayacak en yakın kan bağın bile hal hatır sormadı devlet napsın.” gibi sözler sarf ederek ne Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne de başka bir kamu kurumundan arayan ve soranın olmadığını belirtiyorlardı.
Oysa devlet yetkilileri özellikle de Sağlık Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı yetkilileri istedikleri an hangi şehirde, ilçede, mahallede, sokakta ve adreste hangi engel grubunda engellinin olduğunu, ailesiyle mi yoksa yalnız mı yaşadığını, hangi medikal cihazı kullandığını, hangi eğitimi aldığını, yaşı, cinsiyeti vb gibi bilgilere rahatlıkla ulaşabilirlerdi.
Ulaşabilirler diyorum çünkü bu insanlar eğitim için okula ve rehabilitasyona gidebilmek, 2022 engelli yardımı ile evde bakım ücretinden faydalanabilmek, askerlikten muaf olabilmek, ehliyet alarak araç sürebilmek, bir işe girerek çalışabilmek, ÖTV ile MTV, toplu ulaşım araçları, su, haberleşme gibi haklardan ücretsiz ya da indirimli faydalanabilmek vb gibi birçok sosyal ve kültürel haklardan faydalanabilmek amacıyla sağlık kurulu raporu almak zorundadır.

Yorumlar